Özet:
Davacı ... vekili,... plakalı araç ile davalı eşin ... Şubesindeki mevduat hesabına tarafların evlenme tarihinden dava tarihine kadar yatırılan meblağın edinilmiş mallar kapsamında olduğunu açıklayarak mal rejiminin tasfiyesi ile şimdilik 3.000-TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu banka hesabında herhangi bir meblağ bulunmadığını, davalının evlilik tarihinden önce dava dışı Lada marka araç aldığını, evlilik birliği içinde bu aracı satarak dava dışı Renault marka ikinci bir araç aldığını, dava konusu aracı da bu ikinci aracın satışından gelen para ile edindiğini, dava dışı Renault marka ikinci aracın Mart başında satıldığını, ancak resmi devrin Haziran ayında yapıldığını, bu nedenlerle dava konusu aracın davalının kişisel malı olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tasfiyeye konu araç ile banka mevduat hesabındaki meblağın davalının kişisel malı olduğu benimsenerek davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler,.... tarihinde evlenmiş, .... tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar edinilmiş mal ayrılığı rejimi (743 sayılı TKM 170 m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 26 KH 623 plakalı araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu .... tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, ... Şubesindeki hesap, davalı eş adına mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu ... tarihinde 10.080-TL kasadan para yatırılmak suretiyle açılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Mahkemece dava konusu araç ve banka hesabındaki meblağın davalı savunmasına itibar edilmek suretiyle davalının kişisel malları olduğu benimsenerek davanın reddine karar verilmişse de bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; TMK'nun 222/son maddesi uyarınca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Aksinin ispat külfeti kişisel mal iddasında bulunan davalı eşe aittir.
Dosya kapsamındaki araç satış sözleşmelerinden, dava dışı Lada marka aracın evlilik birliğinin kurulmasından önce 21.06.2010 tarihinde davalı eş tarafından 4.045,95-TL bedelle satın alındığı ve evlilik birliği içerisinde 24.10.2011 tarihinde 1.500,00-TL bedelle satıldığı, dava dışı Renault marka ikinci aracın 25.10.2011 tarihinde 3.550,00-TL bedelle davalı eş tarafından satın alındığı, bu aracın da 13.06.2012 tarihinde 3.550,00-TL bedelle satıldığı ve dava konusu aracın 16.03.2012 tarihinde 4.000,00-TL bedelle satın alındığı belirlenmiştir. Davalı savunmasında evlilik tarihinden önce Lada marka araç aldığını, bu aracı satarak dava dışı Renault marka ikinci bir araç aldığını, bu aracı da Mart başında satıp, resmi devri Haziran ayında yaptığını, bu aracın satış bedeli ile dava konusu aracı aldığını savunmuş, uygulamada araç satışlarında satış yapılarak para alınması ve daha sonra resmi devrin yapılması durumuna sıkça rastlanıldığı göz önüne alındığında bu savunmanın hayatın olağan akışına uygun olduğu anlaşıldığından evlilik birliğinin kurulmasından önce satın alınan dava dışı Lada marka aracın satımından elde edilen paranın dava konusu aracın alımında kullanıldığının kabulü gerekir.
Davalının evlilik birliğinin kurulmasından önce satın aldığı Lada marka araç kişisel maldır. O halde; daha sonra evlilik birliği içerisinde satılan bu araçtan gelen para diğer araçların alımında kullanılmakla davacı lehine katılma alacağı hesaplanır iken davalı lehine denkleştirme yapılması gerekmektedir. Bu denkleştirme yapılırken; ilk aracın bedelinin dava konusu araca yansıma oranına göre denkleştirme yapılarak kalan miktarın edinilmiş maldan karşılandığının kabulü ile gerekir ise bu konuda değer ve hesap bilirkişi raporu aldırılarak davacı lehine katılma alacağının tespiti gerekirken, dava konusu aracın davalının kişisel malı olduğu benimsenerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, mahkemece banka hesabı yönünden de yeterli araştırma yapılmamıştır. Bu itibarla, mahkemece banka hesabındaki bakiye dışında bu hesaba bağlı yatırım hesabı bulunup bulunmadığı ilgili bankadan sorulduktan sonra bankacı bir bilirkişinin de ilavesiyle bilirkişi kurulundan rapor alındıktan sonra durumun değerlendirilmesi, TMK'nun 235.maddesi hükmü de dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.