Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat . . . ile davalılar Doktor ... ....ve diğerleri vekili avukat Zekeriye Yılmaz'ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, on beş aylık bebeklerinin cinsel organının şişmesi üzerine istanbul üniversitesi tıp fakültesine başvurduklarını, sünnet derisinin dar olması nedeniyle enfeksiyon geliştiği ve sünnet edilmesi gerektiğinin söylendiğini, davalı hastaneye başvurarak davalı hastanede sünnet olduğunu, sünnet operasyonu sırasında gerekli özenin ve tıbbi uygulamaların yapılmaması nedeniyle bebeğin vefat ettiğini ileri sürerek: her bir davacı için 1.000 Tl üzerinden 2.000 TL maddi ve 300.000 TL manevi tazminatın davalılardan ölüm tarihinden itibaren avans faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar, hastaya uygulanan tedavide bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacıların bebeğine yapılan sünnet operasyonu sırasında verilen anestezik ilaçlar nedeniyle meydana gelen allerji sonucu davalıların gerekli özen ve ihtimamı göstermemeleri nedeniyle vefat ettiği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine yöneliktir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle vekil konumunda olan ve çocuğun tedavisini yapan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Davacı tarafından yapılan şikayet üzerine İstanbul Tabib odası tarafından gerçekleştirilen soruşturma kapsamında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim dalı başkanlığı öğretim üyesi .. . . tarafından düzenlenen 01.11.2011 tarihli bilirkişi raporunda, operasyon sırasında gerçekleşen sorunun nedeninin tam olarak anlaşılamadığı, hastada sorun geliştiği andan itibaren uygulanan hareket tarzı genel anlamda doğru olmakla birlikte hastada oluşan kardiyopulmoner arrest olgusunun ameliyathane koşullarında gerçekleşmesi nedeniyle hastanın izlenmesi ve yapay solunum uygulanmasının mümkün olduğu, bu ortamda hastanın daha stabil hale gelmesini bekleyerek bir başka hastaneye sevkinin sağlanması gerektiği,tarif edilen klinik tabloda zamanlamanın uygun olmadığı,ancak eldeki verilerin yasanan olayın kesin nedenine ulaşmak ve malpraktis olarak adlandırmak için yeterli olmadığı rapor edilmiştir.
Dava konusu davacıların çocuğuna uygulanan sünnet operasyonu sonrasında hastanın vefatı nedeniyle yapılan savcılık soruşturması kapsamında ölüm sebebinin araştırılmasına dönük olarak hazırlanan Adli tıp kurumu 1. İhtisas dairesinin 01.08.2012 tarihli raporunda bebeğin yapılan otopsisinde trakea mukozası ve epiglotun ödemli olduğunun tespit edildiği,bunun bebeğin ölümünün anestezi amacıyla kullanılan Jetokaine karşı oluşan allerjik reaksiyon sonucu gerçekleştiğini gösterdiği tespit edilmiştir.
Mahkemece Adli tıp 1. ihtisas kurulundan alınan 12.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda hasatının ölümünün lokal anestezi amacıyla kullanılan jetokaine karşı oluşan allerjik reaksiyon sonucu gerçekleştiği, bebekte sünnet endikasyonunun uygun olduğu,sünnette anestezi amacıyla uygulanan jetokainin uygun bir lokal anestezik madde olduğu, oluşan allerjik reaksiyonun öngörülemez ve önlemez bir durum olduğu, klinik bulguların ortaya çıkmasından sonra gerekli tedavinin yapıldığı ve muayene ve tedaviye katılan hekimlerin bir kusurunun bulunmadığı rapor edilmiştir.
Dava konusu bebeğin ölümüne ilişkin olgunun Uluslararası katılımlı 9. Anadolu Adli bilimler kongresinde yapılan sunumunda ölümün lidokain etken maddesine bağlı gerçekleştiği,bu ilacın kullanımı sırasında mutlaka kardiyopulmoner resüsitasyon ekipmanlarının bulundurulması gerektiği tespitine yer verilmiştir.
Allerjiye sebeb olan ilacın dosyaya sunulan prospektüsünde, lidokain içermesi nedeniyle amid türü lokal anesteziklere karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda ve epinefrin içermesi nedeniyle penis anestezisinde kullanılmaması gerektiğine dair uyarıların yeraldığı görülmüştür.
Dosya kapsamı itibariyle, davacıların bebeğinin davalı sağlık kuruluşunda diğer davalılar tarafından uygulanan tedavi kapsamında gerçekleştirilen sünnet operasyonu sırasında kullanılan anestezik Jetokain isimli ilaca karşı oluşan allerjik reaksiyon sonucu vefat ettiği,bu hususun dosyada mevcut otopsi raporuna dayalı olarak hazırlanan adli tıp raporu ile tespit edildiği, Mahkemece alınan adli tıp bilirkişi raporunda bebekte anestezik ilaca karşı meydana gelen allerjinin öngörülemez ve önlemez nitelikte olduğu tespitine yer verilmiş ise de, jetokain isimli ilacın prospektüsünde amid türü lokal anesteziklere karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda ve epinefrin içermesi nedeniyle penis anestezisinde kullanılmaması gerektiğine dair uyarıların yeraldığı bu kapsamda bebeğin allerjisinin olup olmadığına dair davalılarca sünnet operasyonu öncesi bir allerji testi veya başkaca bir tıbbi araştırma yapıldığına dair dosyada herhangi bir tespitin bulunmadığı, ayrıca bebekte meydana gelen allerjik reaksiyon sonrasında yapılması gerekli tıbbi müdahaleye ilişkin olarak adli bilimler kongresi sunumunda vurgu yapılan kardiyopulmoner resüsitasyon ekipmanlarının davalı sağlık kuruluşunda bulunup bulunmadığı ve bu ekipmanların kullanılıp kullanılmadığı, hastanın bir başka sağlık kuruluşuna sevkinin uygun zaman ve koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğine dair yeterli bir bilirkişi incelemesi bulunmadığı, karara esas alınan adli tıp raporunun denetime imkan verir nitelikte gerekçelendirilmediği ve karara esas alınamayacağı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, 16/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.