25.01.2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin 3. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde bulunan "...veya biriminde," ibaresinin, 3. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde bulunan "...evde veya..../yerinde" ibaresinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (h) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (j) bendinde bulunan "tetkik ve..." ibaresinin, 5. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde bulunan "eğitimini aldığı basit laboratuvar tetkiklerini yapmak veya..." ibaresinin, 5. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde bulunan "evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde..." ibaresinin, 6. maddesinin (1). fıkrasında bulunan "cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlan gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti' 'veya yerinde sağlık hizmet bölgesi" ve "veya yerinde" ibarelerinin, 6. maddesinin 2. fıkrasının, 6. maddesinin 5. fıkrasının, 7. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir." ibaresinin, 8. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "Yenidoğanlar ile henüz nüfusa kayıtlı olmayan bebek ve çocuklar annelerinin kayıtlı olduğu aile hekimine kaydedilir." ibaresinin, 8. maddesinin 6. fıkrasının, 10. maddesinin (2). fıkrasında yer alan "uygun görülmesi halinde" ibaresinin, 10. maddesinin 5. fıkrasının, 10. maddesinin (6). fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin, 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan "...(a) bendindeki bir defalık tercih hakkını kullanmayan aile hekimleri," ibaresinin, 15. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 15. maddesinin 2. fıkrasında bulunan "bentlere göre ve bentler içerisinde de (a) bendi hariç" ibaresinin, 15. maddesinin 3. fıkrasının, 15. maddesinin 5. fıkrasının, 15. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin (7). fıkrasında yer alan "...(b) ve" ibaresinin, 21. maddesinin (1). fıkrasında yer alan "Bu eğitimlerde Kurumun belirlediği kriterlere göre başarılı olmak esastır." ibaresinin, 22. maddesinin 3. fıkrasının, 22. maddesinin 5. fıkrasının, 23. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 23. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde yer alan "Isıtma soba hariç diğer araçlarla sağlanır." ibaresinin, 23. maddesinin 3. fıkrasının, 24. maddesinin 1. fıkrasında yer alan" "i) Fetal el doppleri,", "1) Diapozon seti, "m) Tartı aleti (bebek, erişkin boy", r) Acil seti", 1) Laringoskop seti ve yedek pilleri (çocuk ve erişkin için)", "s) Defibrilatör," "ş) Manometreli oksijen tüpü (taşınabilir)", "u)Buzdolabı (sadece aşılar ve antiserumlar için)", "ü) Aşı dolabının ve aile sağlığı merkezinin tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklık takiplerini yapmak için standartları Kurumca belirlenmiş olan ısı verisi gönderebilen 2 adet termometre (Aşı dolabı sıcaklık takipleri en fazla iki saatlik aralıklarla yapılacak olup bu süre gerekli görülmesi halinde Kurumca değiştirilebilir.)","z) Jinekolojik muayene masası, spekülüm, muayene ve RÎA seti" , "bb) Sterilizatör", "cc) EKG cihazı", "dd) Glikometre", "ee) Tekerlekli sandalye", "gg) Santrifüj cihazı" ve "ıı) Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında uygulanan aşılar ve antiserumlar." ibarelerinin, 24. maddesinin 4. fıkrasının, 24. maddesinin (6). fıkrasının, EK 1 listesinde yer alan "1. Hasta müracaatları elektronik sıra takip sistemi ile yönlendirilmektedir.", "2. Muayene odası asgari 14 m2'dir.", "3. Bekleme alanlarında büyüklüğüne uygun LCD, plazma, LED TV ve benzeri cihazlar bulundurup sağlığı geliştirici eğitim amaçlı yayınlar yapılmaktadır.", "4. Tek hekimli aile sağlığı merkezlerinde bekleme alanı asgari 20 m2'dir (birden fazla aile hekimi görev yapıyorsa her bir aile hekimi için 5 m2 ilave edilir)", "5. Aile sağlığı merkezinde en az 10 m2'lik müstakil bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" planlanır).", "6. Gebe izlemleri ve aile planlaması hizmetlerinin yürütülmesi için en az 10 m2'lik müstakil bir oda oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "gebe izlem ve aile planlaması odası" planlanır).", "8. Kullanıma hazır bir şekilde müstakil asgari 5 m2'lik bir emzirme odası veya bölümü planlanmıştır (bu alan diğer aile hekimleri ile birlikte ortak kullanılabilir). Emzirme alanında masa, oturma grubu ve bebek bakım ünitesi ile bebeği koruyucu güvenlik önlemleri (korkuluk, yükseltilmiş kenarlar ve benzerleri) bulunmaktadır.", "9. Aile sağlığı merkezinde her üç hekim için bir adet müstakil müdahale odası planlanmıştır", "10. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi haftalık asgari 10 saat temizlik personeli çalıştırmaktadır.", "11. Belgelendirmek kaydıyla ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır (aile hekimi başına haftalık 10 saat).", "12. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi için 11 nci satıra ilave olarak haftalık 10 saat ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır." ve "16. Engelliler için düzenlenmiş tuvalet işlevsel olarak bulunmaktadır." ibarelerinin, 28. maddesinin 2. fıkrasının, 28. maddesinin 3. fıkrasının, 28. maddesinin 4. fıkrasının, 29. maddesinin, 30. maddesinin 2. fıkrasının, 31. maddesinin 2. fıkrasının, 31. maddesinin 6. fıkrasındaki "müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki" ibaresinin, 31. maddesinin (7). fıkrasının, 34. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “...veya aile hekimliği birimi” ve "Birim sayıları her bir asistan sayısı esas alınarak belirlenir ve Kurumca onaylanır. Eğitim kurumunda asistan sayısının fazla olması halinde, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile aynı eğitim kurumuna bağlı birden fazla eğitim aile sağlığı merkezi açabilir" ibarelerinin, 34. maddesinin (3). fıkrasında yer alan "...asistan ve" ibaresinin, 34. maddesinin (5). fıkrasının, 37. maddesinin, 39. maddesinin (1). fıkrasında bulunan "...ve asistanlar" ibaresinin, Geçici 2. maddesinin iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : Aksel Teker
Düşüncesi : Dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen Geçici 2. maddesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına; 10. maddesinin 6. fıkrasında yer alan "Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez. Bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabilir." hükmünün Anayasada ifade edilen angarya yasağına, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesine, hukuka ve hakkaniyete aykırı olması dolayısıyla iptaline; iptali istenen diğer maddeler yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Safiye Sema Kayhan Kabukçu
Düşüncesi : Davacı, 25.01. 2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nde yer alan bazı madde ve ibarelerin iptalini istemektedir.
Sağlık Bakanlığının belirleyeceği illerde, birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, birey ihtiyaçları doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi, kişisel sağlık kayıtlarının tutulması ve bu hizmetlere eşit erişimin sağlanması amacıyla aile hekimliği hizmetlerinin yürütülebilmesini teminen görevlendirilecek veya çalıştırılacak sağlık personelinin statüsü ve malî hakları ile hizmetin esaslarını düzenlemek amacıyla hazırlanmış olan 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu yürürlüğe konulmuştur.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanun'un 1. maddesinde, Yasa'nın amaç ve kapsamı, Sağlık Bakanlığının pilot olarak belirleyeceği illerde, birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, birey ihtiyaçları doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi, kişisel sağlık kayıtlarının tutulması ve bu hizmetlere eşit erişimin sağlanması amacıyla aile hekimliği hizmetlerinin yürütülebilmesini teminen görevlendirilecek veya çalıştırılacak sağlık personelinin statüsü ve mali hakları ile hizmet esaslarını düzenlemek olarak belirlenmiştir.
Aynı Yasa'nın 2. maddesinde, aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekanda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabip olarak; aile sağlığı elemanının ise aile hekimi ile birlikte hizmet veren, sözleşmeli olarak çalıştırılan veya Türkiye Halk Sağlığı Kurumu veya eğitim kurumunca görevlendirilen hemşire, ebe, sağlık memuru (toplum sağlığı) ve acil tıp teknisyeni olarak tanımlanmaktadır.
5258 sayılı Yasanın 3. maddesinde, "Personelin Statüsü ve Mali Haklar"ı düzenlenmiştir. 3. maddenin 1. fıkrasında, Sağlık Bakanlığının "Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkili" olduğu öngörülmüştür.
Anılan Yasanın 3. maddesinin 2. fıkrasına göre, aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakat verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48 inci maddesinin (A) bendinin (4), (5) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanlarının; Sağlık Bakanlığı'nın önerisi, Maliye Bakanlığı'nın uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabileceği kurala bağlanmıştır.
Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrasında, aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları, çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması, aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları, aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar, meslek ilkeleri, iş tanımları, performans ve hizmet kalite standartları, hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esasların, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanan ve 25.01.2013 günlü, 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin 1.maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının, Birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirmek ve verilen sağlık hizmetinin kalitesini artırmak için görev yapan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esaslarını, çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralamasını, aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemini ve sayılarını, aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fiziki ve teknik şartları, eğitim aile sağlığı merkezinde veya biriminde görev yapan asistan/araştırma görevlisi, eğitici ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esaslarını, eğitim aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fiziki ve teknik şartları, meslek ilkelerini, iş tanımlarını, performans ve hizmet kalite standartlarını, hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şeklini ve içeriğini, diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğini, kayıtların tutulmasını, çalışma ve denetime ilişkin sair usul ve esasları düzenlemek olduğu, 3. maddesinde aile hekimi, 5258 sayılı Yasanın 2. maddesine uygun olarak, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini, yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekanda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Bakanlığın öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabipler olarak, birinci basamak sağlık hizmetini de, toplum sağlığına yönelik hizmetler ile kişisel koruyucu, tanı koyucu, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini kapsayan, kişilerin sağlık sisteminden ilk alış noktasında verilen sağlık hizmeti olarak tanımlamıştır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ve açıklamalar ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerle birlikte iptali istenilen dava konusu Yönetmelik hükümleri değerlendirildiğinde;
Yönetmeliğin 3. maddesinin (g) bendinde; "Eğitici: Eğitim aile sağlığı merkezinde veya biriminde, tıpta uzmanlık mevzuatında belirlenen sorumluluğu çerçevesinde, asistanlarca sunulan aile hekimliği hizmetlerini ve bu personelin eğitimlerini koordine eden, öğretim üyesi, öğretim görevlisi, eğitim görevlisi ve başasistan gibi tıpta uzmanlık mevzuatına göre yetkili eğitim sorumlularını,.............r) Yerinde sağlık hizmeti: Aile hekimi ve/veya aile sağlığı elemanının, müdürlükçe tespit edilen cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi toplu yaşam alanlarına Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre giderek, yerinde vereceği sağlık hizmetini,..ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin 4. maddesinde; aile hekiminin görev, yetki ve sorumlulukları; " .............(3) Aile hekiminin Kurumca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.....c) Kendisine kayıtlı kişilerin ilk değerlendirmesini yapmak için altı ay içinde ev ziyaretinde bulunmak veya kişiler ile iletişime geçmek............e) Periyodik sağlık muayenesi yapmak.............g) Evde takibi zorunlu olan engelli, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini vermek.h) Tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak ya da bu hizmetleri vermek.........j) Gerektiğinde hastayı gözlem altına alarak tetkik ve tedavisini yapmak." olarak ve aile sağlığı elemanının görev, yetki ve sorumlulukları ise; 5.maddesinde; "..........(2) Aile sağlığı elemanının Kurumca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.............e) Gereken tetkikler için numune almak, eğitimini aldığı basit laboratuvar tetkiklerini yapmak veya aldığı numunelerin ilgili laboratuvar tarafından teslim alınmasını sağlamak.f) Gezici ve yerinde sağlık hizmetleri, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığı hizmetlerini vermek, evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde aile hekimine yardımcı olmak......." olarak tek tek belirtilmiştir.
İptali istenilen düzenlemeler ile; birinci basamak sağlık hizmetlerinde ortaya çıkacak yeni teşhis ve tedavi yöntemlerinin öncelikle uygulanmasının sağlanmasının ve ilgili diğer mevzuattan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesinin amaçlandığı göz önüne alındığında ve 5258 sayılı Yasa ve anılan yönetmeliğe göre ebe, hemşire ve sağlık memurları olarak çalıştırılan sağlık elemanlarının kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunacak olmaları karşısında eğitimini aldıkları basit laboratuvar tetkikleri yapabileceklerinin kabulü de gerektiğinden dava konusu ibarelerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 6. maddesinde; "(1) Aile hekimliği pozisyonlarının planlanmasında; sağlık hizmetine ulaşımın zor olduğu belde, köy, mezra, uzak mahalleler ve benzeri yerleşim yerleri için gezici sağlık hizmeti; cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti bölgeleri müdürlükçe belirlenerek Kurumca onaylanır. Gezici sağlık hizmet bölgesi veya yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak onaylanan yerlerle ilgili yapılmak istenen değişiklikler 6 aylık dönemler halinde ilgili aile hekimlerinin de görüşleri alınmak suretiyle müdürlükçe belirlenerek Kurumun onayına sunulur. Aile hekimi tarafından talep edilen gezici veya yerinde sağlık hizmet bölgesi değişiklikleri ise müdürlükçe uygun bulunması durumunda, 6 aylık dönem kısıtlamasına tabi olmaksızın Kurum onayına sunulur. Kurum onayına sunulan değişiklik tekliflerine ilişkin karar Kurum tarafından en geç 1 ay içerisinde alınır.(2) Cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi kişilerin kayıtlı oldukları aile hekimlerine doğrudan başvuru imkânlarının olmadığı ya da aile hekimlerini serbestçe seçme imkânının bulunmadığı toplu olarak yaşanılan ancak tabibi olmayan kurumların talepleri üzerine bir ya da birden çok aile hekimi yerinde sağlık hizmeti vermekle yükümlü kılınabilir. Bu kurumlarda yerinde sağlık hizmeti veren aile hekimleri, kurumlarda ikamet eden kişileri kayıt ederler. Yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak ilan edilen kurumlar, aile hekimlerinin sunacağı sağlık hizmeti için asgari şartları sağlamakla yükümlüdür. Bu yerlerde her 100 kişi için ayda üç saatten az olmamak üzere; 750 kayıtlı kişiye kadar haftada en az bir kez, 750 ve üzeri kayıtlı kişiye ise haftada en az iki kez yerinde sağlık hizmeti verilir. Cezaevi ve çocuk ıslahevi için bu süre iki kat olarak uygulanır.................(5) Gezici sağlık hizmetinin verildiği günlerde tek birimli aile sağlığı merkezinin hizmete açık tutulması sağlanır."hükmü ile 7.maddesinde; "1) Bağışıklama hizmetleri aile hekimi tarafından yürütülür. Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında ve/veya Bakanlık ve Kurum tarafından yürütülen kampanyalar doğrultusunda ihtiyaç duyulan aşılar, bölgesindeki toplum sağlığı merkezi tarafından aile hekimlerine ulaştırılır. Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir."hükmü yer almıştır.
Bu hükümlerden aile hekimine ulaşmakta güçlük çeken veya aile hekimini doğrudan seçme imkanı olmayanların yaşadığı veya barındığı yere sağlık hizmetlerinin ulaştırılması ve aile hekiminin kısa sürede büyük bir kesiminin sağlık hizmeti ihtiyacını karşılayarak iş yükünün hafifletilmesinin amaçlandığı anlaşılmakla ve bölgenin aşı ve antiserum ile ilgili lojistik malzeme ihtiyacını belirlemek, sağlık zincir sisteminin kurulmasını ve düzgün olarak işletilmesini sağlamak ve denetlemek, bölge için gereken aşıları ve diğer malzemeleri müdürlükten temin ederek aşıların uygulanacağı aile sağlığı merkezlerine dağıtmak görevi toplum sağlığı merkezine ait olmakla beraber, teslim edilen aşı ve diğer malzemelerden sağlık zinciri koşulları ve uygun biçimde muhafazası ve sağlıklı biçimde uygulanmasının aile hekiminin görevleri arasında olduğu dikkate alındığında madde hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 8. maddesinde ;"(1) Kişilerin aile hekimlerine ilk kaydı, müdürlük tarafından ikamet ettikleri bölge göz önünde bulundurularak yapılır. Yenidoğanlar ile henüz nüfusa kayıtlı olmayan bebek ve çocuklar annelerinin kayıtlı olduğu aile hekimine kaydedilir. Her ilçe ve 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa tabi olmayan il merkezleri ayrı bir bölgedir. Kişiler, aile hekimini bölge sınırlaması olmaksızın serbestçe seçebilirler. Zorunlu haller dışında aile hekimi üç aydan önce değiştirilemez. Aile hekimi değişikliği kişilerin yazılı talebi üzerine hizmet almak istediği aile hekimince veya ilgili toplum sağlığı merkezince yapılır. Aile hekimince yapılan değişiklik, talep belgesi ile birlikte beş iş günü içerisinde ilgili toplum sağlığı merkezine ulaştırılır..........(6) Sürekli ikamet ettiği bölgeden uzakta kalacak kişi veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan kişi, kendisine yakın konumdaki bir aile hekiminden misafir olarak sağlık hizmeti alır. Ancak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa tabi olan ilçeler misafir uygulaması bakımından tek bölge kabul edilir. Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez."hükmü yer almakta olup,sürekli ikamet ettiği yer dışında kalan kişilerin misafir hasta olarak sağlık hizmeti almasının tüm aile hekimlerini kapsaması, bu hastaların birinci basamak sağlık hizmeti dışında acil servislere de başvurmalarının söz konusu olması, dava konusu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmeliğin 17/A maddesinde, nöbet, acil yardım hizmetleri, olağanüstü durumlarda yapacakları hizmetler, toplum sağlığı ve benzeri hizmetler için kayıtlı kişi sayısına bakılmaksızın belli ücret ödemesi öngörülmekle, misafir hastayla ilgili hizmetlerin karşılığının da aile hekiminin ücretine dahil olması karşısında, anılan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 10.maddesinde; "............(2) Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak aile hekimi tarafından teklif edilir ve müdürlükçe uygun görülmesi halinde onaylanır. Yapılacak ev ziyaretleri ve gezici/yerinde sağlık hizmetleri çalışma süresine dâhil edilir. Çalışılan günler ve saatler aile sağlığı merkezinin dış levhasının yakınında ve görülecek bir yerine asılarak kişilerin bilgilenmesi sağlanır.............(5) Adli tıp kurumunun doğrudan hizmet vermediği ve hastane bulunan yerlerde yerinde ölü muayenesi dışındaki adli tıp hizmetleri hastaneler tarafından verilir. Yerinde ölü muayenesi hizmetleri, mesai saatleri içinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince, mesai saatleri dışında öncelikle toplum sağlığı merkezi hekimleri olmak üzere aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde sunulur. Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde acil sağlık hizmetleri ile adlî tabiplik hizmetleri; mesai saatleri içinde aile hekimleri, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak aşağıdaki gibi icap veya aktif nöbet uygulamaları şeklinde yürütülür. a) Hastane bulunmayan ilçe merkezlerindeki adli tıbbi hizmetler ile acil sağlık hizmetleri mesai saatleri dışında ilçedeki toplum sağlığı merkezi hekimleri ve aile hekimlerince icap veya aktif nöbet şeklinde yürütülür. İlçe merkezindeki toplam hekim sayısı altı veya daha az ise icap, altıdan fazla ise aktif nöbet şeklinde yürütülür. b) Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde toplam hekim sayısı altı ve altıdan az ise mesai saatleri dışındaki adli tıbbi hizmetler ve acil sağlık hizmetleri; toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezde çalışan hekimler ve aile hekimleri tarafından münavebeli olarak icap nöbeti şeklinde, toplam hekim sayısı altıdan fazla ise münavebeli olarak aktif nöbet şeklinde yürütülür. c) Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde aile hekimi sayısı birden fazla ise, müdürlük hizmet ihtiyacını değerlendirerek mesai saatlerini güne yayarak düzenler.(6) İhtiyaç olması halinde beşinci fıkrada aile hekimleri için öngörülen çalışma şekil ve koşulları aile sağlığı elemanları için de uygulanır. Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez. Bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabilir." hükmü yer almıştır.
Buna göre entegre sağlık hizmeti sunan merkezleri; koruyucu sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, muayene, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri, doğum, ana çocuk sağlığı hizmetleri, ayakta ve yatarak tıbbi ve cerrahi müdahale ile çevre sağlığı, adli tabiplik ve ağız diş sağlığı hizmetleri gibi hizmetlerin de verildiği, dolayısıyla güçlendirilmiş birinci basamak sağlık kuruluşları olup, entegre sağlık hizmeti sunan merkezin bünyesinde yer alan aile hekimliği biriminde görevli aile hekimleri ile sağlık elemanlarına bu merkezde nöbet tutturulmasının da hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 15.maddesinde; " (1) İl genelinde aile hekimliği pozisyonunun boşalması veya yeni pozisyon açılması durumunda en geç bir ay içinde, sözleşme ile çalıştırılacak aile hekimleri aşağıdaki sıralamaya göre yerleştirilir. a) Askerlik dönüşü veya doğum sonrası bir defalık tercih hakkı bulunan aile hekimleri: bu grupta bulunan aile hekimlerine askerlik veya doğum sonrası kamu görevine başlama tarihine göre öncelik verilir. Kamu görevlisi olmayan hekimler için ise müdürlüğe başvuru tarihine göre öncelik verilir. b) Yerleştirme sırasında aile sağlığı merkezinde uzman aile hekimliği kontenjanı var ise; o pozisyonu önce o ilde aile hekimliği yapan aile hekimliği uzmanları, daha sonra ildeki diğer aile hekimliği uzmanları. c) Sözleşmeli aile hekimi olarak görev yapanlar, (a) bendindeki bir defalık tercih hakkını kullanmayan aile hekimleri, yargı kararının uygulanması nedeniyle sözleşmesi feshedilen aile hekimleri, Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliği kapsamında mazeret nedeni ile naklen tayin olanlardan atama kararından önceki son bir yıl boyunca aile hekimliği yapmış olanlar. ç) Varsa yedek liste: İlk yerleştirme esnasında yedek listeye giren hekimler müteakip yerleştirmede sıra kendilerine gelmesine rağmen yerleşmezler ise yedek listeden çıkarılırlar..........(2) Aile hekimliği yerleştirmeleri il bazında yapılır. İldeki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan aile hekimliği uzmanları, tabipler ve diğer uzman tabiplerden muvafakati verilenler başvuru yaparlar. Yerleştirmeler bentlere göre ve bentler içerisinde de (a) bendi hariç en yüksek hizmet puanından başlamak üzere tercihlere göre yapılır. (3) Aile hekimliği uzmanlarının, grup çalışmasının sağlanması, uzmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve kişilerin hizmet unsurlarından dengeli bir şekilde yararlanabilmeleri için her aile sağlığı merkezinden bir pozisyonu tercih ederek yerleşme hakları vardır. Bu hak birinci fıkranın (b) bendindeki yerleştirmeler için uygulanır. Bununla birlikte dört (dahil) - altı (dahil) birim planlanmış aile sağlığı merkezlerinde ikinci bir aile hekimliği uzmanı, yedi ve üzerinde birim bulunan aile sağlığı merkezlerinde ise her üç birim için bir aile hekimliği uzmanı daha o pozisyonlardan birini tercih ederek yerleşebilir. Aile hekimliği uzmanı, aile hekimliği uzmanı kontenjanı dolan bir aile sağlığı merkezine ancak durumuna uygun birinci fıkranın (c) veya (d) bentlerinden ve hizmet puanları sıralamasına göre yerleşebilir.......(6) Münhal aile hekimliği pozisyonlarından, birinci fıkra çerçevesinde iki yerleştirme işlemi neticesinde yerleştirme yapılamamış pozisyonlara, Kurum tarafından ilan edilmek suretiyle, diğer illerde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışanlar arasından yılda asgari üç kez olmak üzere yerleştirme yapılır. Bu pozisyonlara yerleşmek isteyenler, tercih yaparak müracaatta bulunur. Kurum tercih sırasına bakmaksızın aşağıdaki öncelik sıralamasına uymak kaydıyla hizmet puanına göre yerleştirme işlemini tamamlar. Hizmet puanlarının eşit olması hâlinde tercih sıralamasına bakılır. Tercih sıralamasının aynı olması durumunda ise toplam sözleşmeli aile hekimliği süresi fazla olan öncelikli olarak yerleştirilir. Yerleştirme işlemini müteakip 15 gün içerisinde yeni pozisyonlarda başlayış yapılır. İl dışından yerleştirmeye açılan aile hekimliği pozisyonlarında sözleşme ile çalıştırılacak aile hekimleri aşağıdaki sıralamaya göre yerleştirilir. a) İl dışından yerleştirmeye açılan aile sağlığı merkezinde uzman aile hekimliği kontenjanı var ise; pozisyonun bulunduğu il dışında aile hekimliği yapan aile hekimliği uzmanları. b) Münhal pozisyonun bulunduğu ilin dışında sözleşmeli aile hekimi olarak görev yapanlar. 7) Bu madde çerçevesinde yerleştirme işlemi yapılmasına rağmen aile hekimliği pozisyonlarının doldurulamaması halinde valilik kamu görevlisi olmayan tabip ve uzman tabiplerden aile hekimi olarak çalıştırılmak üzere ihtiyaç duyulan sayıyı belirleyerek Kurumdan talepte bulunur. Bakanlığın önerisi ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile pozisyon adedi belirlenir. Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki şartları taşıyıp kamu görevlisi olmayan uzman tabip ve tabiplerin başvuruları alınır ve prim ödenmek suretiyle kamu sektörü dışında çalıştıkları süreler de dâhil edilerek hizmet puanları hesaplanır. Bu hizmet puanı sadece aile hekimliği yerleştirme ve nakillerinde geçerlidir. Kamu görevlisi olmayan uzman tabip ve tabiplerin öncelik ve yerleştirilmeleri birinci fıkranın (b) ve (d) bendine göre yapılır....."hükmü yer almıştır.
Buna göre; mecburi bir kamu hizmeti olan askerlik hizmeti ve doğum sonrası aile hekimine bir defalık tercih hakkı kullandırılmasında, il genelinde aile hekimliği pozisyonunun boşalması veya yeni pozisyon açılması durumunda en geç bir ay içinde sözleşme ile çalıştırılacak aile hekimlerinin belirtilen kurallar dahilinde yerleştirilmelerinde kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yönetmeliğin "Eğitim" başlıklı 21.maddesinde ;"(1) Aile hekimlerine iki aşama halinde eğitim verilir ve bu eğitimlerin içeriği Kurum tarafından belirlenir. Birinci aşama eğitim programının süresi en çok on gündür. Üniversitelerde bir ay süre ile aile hekimliği stajı yapmış olarak mezun olan hekimler birinci aşama eğitimden muaf tutulur. İkinci aşama eğitimi ise uzaktan eğitim tarzında yapılacak şekilde planlanarak birinci aşama eğitiminin bitiminden sonra başlar ve süresi en az on iki aydır. Bu eğitimlerde Kurumun belirlediği kriterlere göre başarılı olmak esastır......"hükmü yer almıştır.
5258 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde, aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekanda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabip olarak tanımlanmış olduğu dikkate alındığında; aile hekimliği ikinci aşama eğitimlerinin ise mezuniyet öncesi tıp eğitimi veya tıpta uzmanlık eğitimini kapsayan bir yönünün bulunmaması, söz konusu eğitimlerin hekimlere verilen bir hizmet içi eğitim niteliğinde olması, bu eğitimlerin aile hekimliği uygulaması sürecinde katılımcıların bilgilerinin güncellenmesini ve standardizasyonunu hedeflemesi ve aile hekimliği nosyonu kazandırma adına yapılan yasal eğitimler olması karşısında, anılan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Yönetmeliğin 22.maddesinde; "(3) Aile hekimleri, sağlık hizmetlerine yardımcı olmak amacıyla ebe, hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter gibi ilave sağlık hizmetleri personeli ile güvenlik, temizlik, kalorifer, sekretarya ve benzeri hizmetler için ferden veya müştereken personel çalıştırabilir ya da hizmet satın alabilirler...........(5) Eğitim aile sağlığı merkezleri ve Kurum tarafından uygun görülen aile sağlığı merkezleri eğitim amaçlı olarak kullanılabilir."hükmü yer almıştır.
Bu hükümle, aile hekimine sözü edilen personeli çalıştırabilme imkanı tanınmış olup, bu konuda herhangi bir zorunluluk bulunmamakla, bu nedenle madde hükmünün iptali istenilen cümlesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Aile sağlığı merkezinin fiziki şartları" başlıklı 23.maddesinde , "(1) Aile sağlığı merkezlerinde aşağıda belirtilen asgari fiziki şartlar aranır.............c) Muayene odasının, her aile hekimi için en az 10 metrekare olması gerekir. Muayene odasında lavabo bulunur...........ğ) Tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklığı 18-27 0C arasında tutulur, muayene odasının iç ortam sıcaklığı için alt sınırın 20 0C olması gerekir. Isıtma soba hariç diğer araçlarla sağlanır..........(3) Bakanlığa tahsisli bulunan ve Kurum tarafından aile hekimlerine kiralanmış müstakil bina olarak kullanılan aile sağlığı merkezlerinin ilk çevre düzenlemesi müdürlük tarafından yapılır. Daha sonraki bakımları aile hekimleri tarafından devam ettirilir............"hükmü ile aile sağlığı merkezinin teknik donanımını düzenleyen 24.maddesinde; " (1) Aile sağlığı merkezinde aşağıda belirtilen asgari tıbbi cihaz ve malzemenin faal olarak bulundurulması zorunludur.a) Steteskop.b) Tansiyon aleti (çocuk ve erişkin olmak üzere en az iki boy).c) Otoskop.ç) Oftalmoskop.d) Termometre.e) Işık kaynağı.f) Dil basacağı.g) Paravan, perde ve benzerleri.ğ) Muayene masası.h) Refleks çekici.ı) Mezura.i) Fetal el doppleri.j) Aşı nakil kabı.k) Snellen eşeli.l) Diapozon seti.m) Tartı aleti (bebek, erişkin boy).n) Boy ölçer (bebek, erişkin boy).o) Pansuman seti.ö) Enjektör, gazlı bez gibi gerekli sarf malzemeleri.p) Keskin atık kabı.r) Acil seti; acil müdahale setinde asgari aşağıda belirtilen malzemeler bulunur.1) Laringoskop seti ve yedek pilleri (çocuk ve erişkin için), 2) Ambu ve maske (çocuk ve erişkin boy),3) Oksijen hortumu ve maskeleri,4) Entübasyon tüpü (çocuk ve erişkin için),5) Yardımcı hava yolu araçları (laringeal maske, airway ya da kombi tüp),6) Enjektörler (2, 5,10 cc ebatlarında her bir ebattan asgari beş adet),7) Kişisel koruyucu ekipman (eldiven, maske ve benzerleri.).s) Defibrilatör. ş) Manometreli oksijen tüpü (taşınabilir).t) Seyyar lamba.u) Buzdolabı (sadece aşılar ve antiserumlar için).ü) Aşı dolabının ve aile sağlığı merkezinin tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklık takiplerini yapmak için standartları Kurumca belirlenmiş olan ısı verisi gönderebilen 2 adet termometre (Aşı dolabı sıcaklık takipleri en fazla iki saatlik aralıklarla yapılacak olup bu süre gerekli görülmesi halinde Kurumca değiştirilebilir.).v) Aşılar ve ilaçlar için karekod okuyucu.y) İlaçların miat ve stoklarının listesi (elektronik ortamda takip edilir.).z) Jinekolojik muayene masası, spekülüm, muayene ve RİA seti.aa) İlâç ve malzeme dolabı. bb) Sterilizatör.cc) EKG cihazı.çç) Tromel. dd) Glikometre.ee) Tekerlekli sandalye. ff) Nebülizatör. gg) Santrifüj cihazı.ğğ) Jeneratör veya kesintisiz güç kaynağı.hh) Küçük cerrahi seti; asgari 1 portegü, 1 makas, 1 penset, 1 bisturi sapı, stapler (dört hekime kadar iki set, dört hekimden sonra her dört hekim için ilave bir set).ıı) Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında uygulanan aşılar ve antiserumlar.ii) Kurum tarafından belirlenen bulundurulması zorunlu tutulan temel acil ilâçlar, aşılar ve antiserumlar.......(4) Aile hekimlerinin kullanmak zorunda oldukları teknik, tıbbi cihaz, bilgisayar donanımları ile gezici sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli olan motorlu araçlar, esas olarak aile hekimleri tarafından temin edilir.......(6) Aile sağlığı merkezi gideri olarak yapılacak katkıların tespitinde kullanılmak üzere aile hekimliği birimleri, fiziki şartlar ve donanım açısından Ek-1 deki gibi değerlendirilir."hükmü yer almıştır.
5258 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 7. fıkrasında aile hekimlerine yapılacak ödeme unsurları içerisinde "aile sağlığı merkezi giderleri" de yer almaktadır. Aynı Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasında "aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fiziki ve teknik şartlar; meslek ilkeleri; iş tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; ...."nın yönetmelikle düzenlenmesinin öngörüldüğü, bu maddeye dayanılarak Yönetmeliğin 23.ve 24. maddeleri ile asgari bir aile sağlığı merkezinin kriterleri belirlenmiş, dava konusu düzenleme ile de aile sağlığı merkezleri sadece aile sağlığı merkezi gider yardımına esas olmak üzere gruplandırılmış, söz konusu gruplandırmanın; kalite standardını artırana, bu kalite standardını artırdığı oranda bunun mali bedeli olarak giderlerini karşılamak amacıyla yapıldığı, belirtilen asgari tıbbi cihaz ve malzemenin her aile sağlığı merkezinde olması gereken teknik donanım olduğu anlaşılmakla, düzenlemede kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 28. maddesinde; "..(2) Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde ve bilgi işlem altyapısı Kurum tarafından oluşturulmak kaydıyla; ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk edilen veya bu kuruluşlara doğrudan müracaat eden kişilere verilen hizmetler, kendi aile hekimine elektronik ortamda bildirilir.(3) Gebe ve bebek tespiti ile takipleri, aşı uygulaması, doğum ve bildirimi zorunlu hastalıklar gibi durumlar ilgili aile hekimine iletilmek üzere hizmeti sunan sağlık kurum ve kuruluşu tarafından müdürlüğe en geç beş iş günü içerisinde bildirilir. Bu bildirimi yapmayanlar hakkında yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre işlem tesis edilir.(4) Birinci basamakta resmî reçete yazılması ve kişilerin sağlık durumuyla ilgili rapor tanziminde aile hekimi yetkilidir. Ancak olağanüstü durumlar, acil durumlar ile toplum sağlığını tehdit eden ve koruyucu amaçlı ilaç kullanımını (kemoproflaksi) gerektiren bulaşıcı ve salgın hastalık hallerinde özel durum belirtilmek suretiyle toplum sağlığı merkezi hekimleri de resmî reçete düzenleyebilirler. Bu durumda ilgili aile hekimi en kısa sürede bilgilendirilir......"hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin 29. maddesinde; "(1) Kurum dışında birinci basamak sağlık hizmeti veren; üniversiteler, askeri birlikler, hastaneler, kurum ve işyerlerinde yetkilendirilmiş aile hekimliği hizmeti verilebilir. Bu kurumlarda Kurumun öngördüğü eğitimleri almaları şartı ile herhangi bir suretle istihdam edilen hekimlerin talebi ve kurumlarının teklifi üzerine, valiliğin uygun görüşü ve Kurumun onayı ile kendi görev ve sorumluluk alanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla, aile hekimliği yetkisi verilir. Kurumlar bu Yönetmelikteki fiziki şartları ve teknik donanımı sağlamakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş aile hekimleri Kurum tarafından belirlenen hizmete özel sözleşmeyle göreve başlatılırlar. Yetkilendirilmiş aile hekimi, aile hekiminin yaptığı iş ve işlemleri yapmakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş aile hekimine de kişi kaydı yapılır.(2) Yetkilendirilmiş aile hekimi, aile hekimliği görevi dışında kalan hususlarda kendi mevzuat hükümlerine tabidir.(3) Üniversitelerin aile hekimliği anabilim dallarına ve aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren eğitim ve araştırma hastaneleri aile hekimliği klinik şefliklerine kendilerinin talebi ve kurumlarının teklifi üzerine yetkilendirilmiş aile hekimliği yetkisi verilir. Bu birimlerde görev yapan öğretim elemanları kendi görev ve sorumluluk alanları dışında da kişi kaydı yapabilirler.(4) Yetkilendirilmiş aile hekiminden hizmet alanların aile hekimi seçme hakkı saklıdır.(5) Aile hekimliği yetkisi verilmemiş olanlar, kurum ve işyerlerinde oluşacak acil durumlarda hastaya gerekli ilk müdahaleyi yapar ve gerekirse hastane acil servisine sevk ederek en kısa süre içerisinde aile hekimini bilgilendirir. Sevk, reçete ve rapor gerektiren acil hallerde kişiyi bilgilendirir ve bilgilendirme notu ile birlikte aile hekimine gönderir. Bu kişilerin aile hekimlerince takip edilmesi zorunludur."hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin kullanılacak belgeleri düzenleyen altıncı bölümünde; bireye yönelik koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin aile hekimlerince aile sağlığı merkezlerinde verildiği göz önüne alındığında, mevzuata uygun olarak sağlık hizmetinin en uygun biçimde etkin şekilde, sağlık verilerinin kayıt altına alınması, sağlık hizmetini sunan hekim tarafından görülüp, planlanması için ve aile hekiminin yetkisinde olan birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin acil durumlarda aile hekimliği yetkisi olmayan hekimlerce de icra edilebileceği, bu icranın hastaya ilk müdahale ve sevk etmekten ibaret olduğu, reçete ve rapor gerektiren durumlarda yetkili aile hekiminin haberdar edilmesi gerektiği hususlarının düzenlendiği anlaşılan iptali istenilen maddelerde hukuka aykırılık yoktur.
Yönetmeliğin 30.maddesinde; "...(2) Kayıtlı kişi sayısı, yapılan hizmetlerin listesi, muayene edilen ve sevk edilen hasta sayısı, kodları ile birlikte konulan teşhisler, reçete içeriği, aşılama, gebe ve lohusa izlemi, bebek ve çocuk izlemi, üreme sağlığı ve bulaşıcı hastalıklar ile ilgili veriler ve Kurum tarafından belirlenen benzeri veriler evrak kayıt kriterlerine göre belirli aralıklarla düzenli olarak basılı veya elektronik ortamda Kuruma bildirilir..." hükmü ile 31.maddesinde de; "......(2) Denetim sırasında talep edilmesi halinde, aile hekimi hasta haklarına riayet etmek suretiyle kendisine kayıtlı kişilerin dosyalarını göstermek zorundadır.......(6) Herhangi bir vatandaşa ait kişisel veriler ile kişisel sağlık verileri, müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki herhangi bir kayıt ortamında (bilgisayar, hard disk, cd, dvd, yazılı doküman gibi) yüklenici firma tarafından kaydedilemez. Bu durumun tespiti halinde bu yazılımın kullanımı iptal edilir.(7) Aile hekimliği bilgi sistemi ekranlarında hiçbir surette kişi, ürün ya da hizmet reklamına yer verilemez, hiçbir ürün ya da hizmetin satışı ve satışını teşvik edici yönlendirmeler yapılamaz." hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin kayıtların tutulması ve denetimini düzenleyen yedinci bölümünde yer alan 30. ve 31. maddelerinde; aile hekimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde kişisel bilgi ve verilerin kayıt altına alınmasına ilişkin ve hasta haklarına riayet etmek suretiyle dosyaların tutulmasına yönelik kuralların yer almasında hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 34. maddesinde; " ..1) Aile hekimliği saha eğitimleri için aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu veya Üniversite Rektörlükleri ile Kurum arasında sözleşme yapılarak öngörülen nüfus kriterleri esas alınmak suretiyle eğitim kurumları tarafından eğitim aile sağlığı merkezi veya eğitim aile hekimliği birimi açılabilir. Bunların açılacağı yer, eğitim kurumunun talebi, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile belirlenir. Birim sayıları her bir asistan sayısı esas alınarak belirlenir ve Kurumca onaylanır. Eğitim kurumunda asistan sayısının fazla olması halinde, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile aynı eğitim kurumuna bağlı birden fazla eğitim aile sağlığı merkezi açabilir.......(3) Eğitim aile sağlığı merkezindeki asistan ve aile sağlığı elemanı ile ayrıca sözleşme yapılmaz...(5) Boşalan veya yeni açılacak aile hekimliği birimleri eğitim kurumunun talebi üzerine yerleştirme esasları dikkate alınmaksızın asgari altı aydan önce asistanın birimden ayrılmayacağı taahhüdü ile birlikte eğitim aile hekimliği birimi olarak birinci fıkradaki usule göre eğitim kurumlarına tahsis edilebilir...."hükmü, 37.maddesinde ; " (1) Eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminde görev yapan asistan, eğitici ve aile sağlığı elemanları izinler, disiplin işlemleri ve kazanç getirici faaliyet yasağı bakımından asli statülerine ilişkin mevzuata tabidirler.(2) Eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminde eğitim kurumu tarafından eğitici, asistan ve aile sağlığı elemanı olarak görevlendirilen personel tam gün esasına göre çalışırlar. Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak eğitim kurumu tarafından belirlenir ve müdürlükçe onaylanır. Yapılacak ev ziyaretleri ve gezici/yerinde sağlık hizmetleri çalışma süresine dâhil edilir. Çalışılan günler ve saatler eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminin görünür bir yerine asılarak kişilerin bilgilenmesi sağlanır."hükmü ve 39.maddesinde de; "(1) Eğitici ve asistanlar, bu Yönetmelikteki aile hekimlerinin, eğitim kurumunca görevlendirilen aile sağlığı elemanları ise bu Yönetmelikteki aile sağlığı elemanlarının, yetkilerine sahip olup görev ve sorumlulukları ile yükümlüdürler......"hükmü yer almıştır.
Yönetmeliğin sekizinci bölümünde yer alan 34.,37. ve 39. maddelerinde eğitim aile sağlığı merkezi ve eğitim aile hekimliği birimine ilişkin usul ve esasların yer aldığı görülmekte olup, hizmet gerekleri ve üst hukuk normlarına aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
Yönetmeliğin Ek-1 listesinde aile sağlığı merkezi gideri olarak yapılacak katkıların tespitinde kullanılmak üzere aile hekimliği biriminin gruplandırılmasına ilişkin tablonun yer aldığı ve bu gruplardan birine dahil olma zorunluluğunun bulunmadığı ve hizmet gereklerine de aykırı olmadığı , A grubu Aile Sağlığı Merkezlerinde bulunan muayene odalarının asgari 14 metre kare olması şartının da kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Yönetmeliğin "Sözleşmeli aile hekimleri" başlıklı 15.maddesinin 5. fıkrasında" Aile hekimliği pozisyonunda göreve başlayan sözleşmeli aile hekimi, bu pozisyonda fiilen bir yıl çalışmadan başka bir aile hekimliği pozisyonuna nakil talebinde bulunamaz. Bir yıllık fiilen çalışma süresinin hesaplanmasında hafta sonu, resmi tatil günleri ve yıllık izin kullanılan günler fiili çalışmadan sayılır. Ancak mazeret ve hastalık izinli geçirilen günler ise fiili çalışmadan sayılmaz." hükmü yer almıştır.
İzin hakkı anayasal ve yasal bir hak olup, bu hakkın kullanımı kişiler aleyhine sonuç doğurmamalıdır. Dava konusu edilen Yönetmelik kuralı ile nakil talebinde bulunabilmek için fiilen aynı pozisyonda bir yıl çalışmış olması gereken aile hekiminin bir yıllık fiili çalışma süresinin hesabında mazeret ve hastalık izinli sürelerin dikkate alınmaması hekimlerin izin haklarını kullanmaktan kaçınması sonucunu doğuracağından bu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 19.7.2013 gün ve 28712 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3. ve 5. maddeleriyle dava konusu edilen Yönetmeliğin 15. maddesinin l/(c) bendi ve geçici 2. maddeleri ile 11.03.2015 tarih ve 29292 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 11. maddesi uyarınca da dava konusu edilen Yönetmeliğin 29/1.maddesinde yer alan "Kurum dışında..." ibaresi "Aile sağlığı merkezleri dışında.." olarak değiştirilmiş olduğundan davanın bu maddelere ilişkin kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Yönetmeliğin 15/5.maddesinin iptaline, diğer maddeler yönünden ise davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesince, Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Dava Daireleri arasındaki işbölümünün belirlendiği Danıştay Başkanlık Kurulunun 01.08.2016 günlü, K:2016/32 sayılı kararına istinaden Dairemize iletilen dosyada, 25.08.2017 tarihli, 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 15. madde uyarınca, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığının dava ve icra takip işlerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği görülmüş olup, bu nedenle davanın Sağlık Bakanlığı husumetiyle görülmesine karar verilmiştir.
Duruşma için belirlenen 14.03.2018 gününde davacı vekili Av. Cihat Tortum ile davalı Sağlık Bakanlığını temsilen Hukuk Müşaviri Hakan Bozkurt'un geldiği görülerek, Danıştay Savcısı S. Sema Kayhan Kabukçu'nun hazır bulunduğu açık duruşmaya başlanıldı; duruşmada hazır bulunan taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten ve Savcının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verilerek işin gereği düşünüldü:
Dava; davacı tarafından, davanın özetinde yer alan hükümlerin; 5258 sayılı Yasada evde ve yerinde sağlık hizmeti tanımlarının bulunmadığı, gezici sağlık hizmeti verilmesi durumunda ülkemizdeki gelenek ve görenekler de dikkate alındığında, aile hekiminin aile sağlığı elemanı ile birlikte hizmet vermesi gerektiğinden, anılan hizmet verildiğinde tek birimli aile sağlığı merkezinin açık tutulmasına olanak bulunmadığı, yeni doğanlar ile nüfusa kayıtlı olmayan bebek ve çocukların annelerinin kayıtlı olduğu aile hekimine kaydedilmesinin üst hukuk normlarına aykırı olduğu gibi pratikte de bir çok sorunu beraberinde getirdiği, aile hekimlerine kendilerine kayıtlı kişilere göre ücret ödendiği ve kimlik bilgisi olmayan bir kişiye Bakanlıkça ücret ödenmesinin mümkün olmadığı, bebek ve çocukların ebeveynlerinin görüşü alınmadan annesinin kayıtlı bulunduğu aile hekimine kayıt yaptırılamayacağı, aile hekimlerinin yerleştirilmelerinde aile hekimliği uzmanlarına, yine askerlik ve doğum yapan aile hekimlerinin bu nedenle sözleşmelerinin feshedilmesi halinde ve bir önceki yerleşmede yedek durumda olanlara öncelik verilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu, 5258 sayılı Yasada aile hekimlerine hizmet içi eğitim verilmesine ve bu eğitim sonucunda başarılı olma kriterine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, aile sağlığı merkezinde bulunması gerekli teçhizata yönelik olarak ise, anılan malzemelerin aile hekimliği hizmetini aşar nitelikte olduğu, bu malzemeler için ayrıca aile hekimine bir ödemede bulunulmadığı, yine anılan malzemelerin davalı İdarece karşılanması gerektiği, 5258 sayılı Yasada, kurulu aile sağlığı merkezinin içerisinde eğitim aile hekimliği birimi kurulacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, asistan olanlara aile hekimliği birimi ve sorumluluğunun verilemeyeceği, eğitim aile sağlığı merkezlerindeki çalışma düzeni ve anlayışının diğer aile sağlığı merkezlerinden farklı olmasını gerektirecek nesnel ve pozitif bir durumun bulunmadığı, aile sağlığı merkezinin soba ile ısıtılmasının yasaklanmasının, Ülkemizin bazı yerlerinde elektriğin bile sınırlı bir şekilde kullanılabildiği göz önüne alındığında, uygulanabilirliğinin bulunmadığı, reklam içeren malzemeler kamu hastanelerinde görev yapan hekimlerce de kullanıldığından, anılan malzemelerin reklamının yapılmasının yasaklanmasının eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği gibi reklamlar sayesinde aile hekiminin yeni çıkan ve piyasaya sürülen ilaçlardan daha kolay ve hızlı bir şekilde haberdar olabileceği, iptali istenilen düzenlemelerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, 5258 sayılı Yasaya, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.
1- Dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde bulunan "...veya biriminde," ibaresi, 8. maddesinin 6. fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan "...(a) bendindeki bir defalık tercih hakkını kullanmayan aile hekimleri," ibaresi ile EK 1 listesinde yer alan "1. Hasta müracaatları elektronik sıra takip sistemi ile yönlendirilmektedir.", "2. Muayene odası asgari 14 m2'dir.", "3. Bekleme alanlarında büyüklüğüne uygun LCD, plazma, LED TV ve benzeri cihazlar bulundurup sağlığı geliştirici eğitim amaçlı yayınlar yapılmaktadır.", "4. Tek hekimli aile sağlığı merkezlerinde bekleme alanı asgari 20 m2'dir (birden fazla aile hekimi görev yapıyorsa her bir aile hekimi için 5 m2 ilave edilir)", "5. Aile sağlığı merkezinde en az 10 m2'lik müstakil bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" planlanır).", "6. Gebe izlemleri ve aile planlaması hizmetlerinin yürütülmesi için en az 10 m2'lik müstakil bir oda oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "gebe izlem ve aile planlaması odası" planlanır).", "8. Kullanıma hazır bir şekilde müstakil asgari 5 m2'lik bir emzirme odası veya bölümü planlanmıştır (bu alan diğer aile hekimleri ile birlikte ortak kullanılabilir). Emzirme alanında masa, oturma grubu ve bebek bakım ünitesi ile bebeği koruyucu güvenlik önlemleri (korkuluk, yükseltilmiş kenarlar ve benzerleri) bulunmaktadır.", "9. Aile sağlığı merkezinde her üç hekim için bir adet müstakil müdahale odası planlanmıştır", "10. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi haftalık asgari 10 saat temizlik personeli çalıştırmaktadır.", "11. Belgelendirmek kaydıyla ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır (aile hekimi başına haftalık 10 saat).", "12. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi için 11 nci satıra ilave olarak haftalık 10 saat ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır." ve "16. Engelliler için düzenlenmiş tuvalet işlevsel olarak bulunmaktadır." ibarelerinin iptali istemine ilişkin olarak;
25.01.2013 tarihli, 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin iptali istenilen düzenlemeleri, 11.03.2015 tarih ve 29292 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilmiştir.
Bu itibarla, davacının iptalini talep ettiği söz konusu düzenlemeler yürürlükte bulunmadığından, anılan düzenlemelerin iptaline ilişkin istem hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
2- Dava konusu Yönetmeliğin 15. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin (7). fıkrasında yer alan "...(b) ve" ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
25.01.2013 tarihli ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin iptali istenilen düzenlemeleri, 16.05.2017 tarihli, 30068 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilmiştir.
Bu itibarla, davacının iptalini talep ettiği söz konusu düzenlemeler yürürlükte bulunmadığından, söz konusu düzenlemelerin iptaline ilişkin istem hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
3- Dava konusu Yönetmeliğin Geçici 2. maddesinin iptaline ilişkin olarak;
25.01.2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin iptali istenilen düzenlemeleri, 19.07.2013 tarihli, 28172 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilmiştir.
Bu itibarla, davacının iptalini talep ettiği söz konusu düzenleme yürürlükte bulunmadığından, bu düzenlemenin iptaline ilişkin istem hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır.
4- Dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde bulunan "....... veya yerinde......" ibaresinin, 6. maddesinin (1). fıkrasında bulunan "cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlan gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti' 'veya yerinde sağlık hizmet bölgesi" ve "veya yerinde" ibarelerinin, 6. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Uluslararası kurallar ve Anayasamızda güvence altına alınan sağlık hakkı; kişilere sağlığa zararlı sosyal ya da geleneksel uygulamalara zorlamaları engelleme, sağlık hizmetlerine eşit erişimi engelleyici ayrımcı fiillerle mücadele etme, tıbbi personelin gerekli eğitim, tecrübe ve etik davranışlara sahip olmasını sağlama ya da kişilerin sağlık hizmeti sunucularına erişimini engelleyici ve kısıtlayıcı sonuçlar ortaya çıkaran engelleri ortadan kaldırma, sağlık hizmeti alıcılarına etkin verimli ve hızlı bir şekilde bu hizmetin sunumunda Devlete bir takım yükümlülükler yüklemektedir.
Sağlık hakkının temel haklar arasında yer alması ve bu hakkın korunması, iyileştirilmesi ve etkin hale getirilmesinde Devlete düşen yükümlülüklerin doğal sonucu olarak, bu alanda Devletin bir takım düzenlemeler yapma görevi ve yetkisi bulunduğu da açıktır.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı; "Sağlık Bakanlığının (…) belirleyeceği illerde, birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, birey ihtiyaçları doğrultusunda koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesi, kişisel sağlık kayıtlarının tutulması ve bu hizmetlere eşit erişimin sağlanması amacıyla aile hekimliği hizmetlerinin yürütülebilmesini teminen görevlendirilecek veya çalıştırılacak sağlık personelinin statüsü ve malî hakları ile hizmetin esaslarını düzenlemektir." kuralı yer almış; aynı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde; "Aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir. Aile sağlığı elemanı; aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi sağlık elemanıdır." kuralına, "Yönetmelikler " başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasında da; "Aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları; çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları; aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar; meslek ilkeleri; iş tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinde: "Yerinde sağlık hizmeti: Aile hekimi ve/veya aile sağlığı elemanının, müdürlükçe tespit edilen cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi toplu yaşam alanlarına Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre giderek, yerinde vereceği sağlık hizmetini,...ifade eder." hükmüne; "Aile Hekiminin Görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde, "Evde takibi zorunlu olan engelli, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerini vermek" hükmüne; "Gezici ve yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi" başlıklı 6. maddesinde; "(1) Aile hekimliği pozisyonlarının planlanmasında; sağlık hizmetine ulaşımın zor olduğu belde, köy, mezra, uzak mahalleler ve benzeri yerleşim yerleri için gezici sağlık hizmeti; cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti bölgeleri müdürlükçe belirlenerek Kurumca onaylanır. Gezici sağlık hizmet bölgesi veya yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak onaylanan yerlerle ilgili yapılmak istenen değişiklikler 6 aylık dönemler halinde ilgili aile hekimlerinin de görüşleri alınmak suretiyle müdürlükçe belirlenerek Kurumun onayına sunulur. Aile hekimi tarafından talep edilen gezici veya yerinde sağlık hizmet bölgesi değişiklikleri ise müdürlükçe uygun bulunması durumunda, 6 aylık dönem kısıtlamasına tabi olmaksızın Kurum onayına sunulur. Kurum onayına sunulan değişiklik tekliflerine ilişkin karar Kurum tarafından en geç 1 ay içerisinde alınır. (2) Cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi kişilerin kayıtlı oldukları aile hekimlerine doğrudan başvuru imkânlarının olmadığı ya da aile hekimlerini serbestçe seçme imkânının bulunmadığı toplu olarak yaşanılan ancak tabibi olmayan kurumların talepleri üzerine bir ya da birden çok aile hekimi yerinde sağlık hizmeti vermekle yükümlü kılınabilir. Bu kurumlarda yerinde sağlık hizmeti veren aile hekimleri, kurumlarda ikamet eden kişileri kayıt ederler. Yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak ilan edilen kurumlar, aile hekimlerinin sunacağı sağlık hizmeti için asgari şartları sağlamakla yükümlüdür. Bu yerlerde her 100 kişi için ayda üç saatten az olmamak üzere; 750 kayıtlı kişiye kadar haftada en az bir kez, 750 ve üzeri kayıtlı kişiye ise haftada en az iki kez yerinde sağlık hizmeti verilir. Cezaevi ve çocuk ıslahevi için bu süre iki kat olarak uygulanır..." hükmüne yer verilmiştir.
Davacı tarafından, 5258 sayılı Yasada, aile hekiminin kendisine yüklenen görevleri belirli bir mekanda vermesinin kural olarak düzenlendiği, bununla birlikte köy ve benzeri yerleşim birimlerinde yaşayan vatandaşların da aile hekimliği hizmetine ulaşmalarını sağlamak için istisnai olarak gezici sağlık hizmeti de verebileceğinin hükme bağlandığı, buna göre anılan Yasada aile hekimlerinin yerinde sağlık hizmeti olarak adlandırıldığı biçimde bir görevinin olmadığı, cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi yerlere hizmet götürülmesinin bir aile sağlığı elemanı ile görev yapan aile hekimlerinin iş yükünü artıracağı, bu durumun da aile hekimlerine kayıtlı kişilerin iyi bir hizmet almalarını engelleyeceği belirtilerek anılan düzenlemelerin iptali istenilmektedir.
Sağlık hizmetinin idaresinde sorumluluğu, görevleri ve yetkileri bulunan Sağlık Bakanlığının, Ülkemizdeki hekim açığını da göz önüne alarak sağlık hizmetinin en iyi şekilde gerçekleştirilmesi ve vatandaşların bu hizmetten yararlanması amacıyla bir takım önlemler alması gerektiği açıktır.
Bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak vermekle yükümlü olan aile hekiminin vatandaşların sağlık hizmetinden eşit bir şekilde faydalanmasını teminen bu görevlerini bir plan dahilinde gezmek suretiyle yerine getirmesi gerekmektedir ki bu husus 5258 sayılı Yasada da düzenlenmiştir.
Cezaevi, çocuk, ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi özellik arz eden yerlerde bulunan kişilerin de diğer vatandaşlar gibi eşit bir şekilde sağlık hizmetinden en iyi şekilde yararlanmaları gerekmektedir. Ancak burada yaşayanların aile hekimine ulaşmakta güçlük çekmesi veya aile hekimini doğrudan seçme imkanlarının bulunmaması nedeniyle davalı Sağlık Bakanlığı, Ülkemizdeki hekim açığını da göz önünde bulundurarak bazı bölgelerde aile hekimini ve ona yardımcı olmakla görevli aile sağlığı elemanını yerinde sağlık hizmeti vermekle yükümlü kılmıştır. Yönetmeliğin 6/2.maddesinde de aile hekiminin bu yerlerde ikamet edenleri kendisine kayıt ettirecekleri düzenlemesine yer verilmiştir. Böylece aile hekiminin anılan kişileri tanıması ve hastalıklarını daha iyi takip etmeleri sağlanmış ve bu hizmetlerinin karşılığında da aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına ödeme yapılması öngörülmüştür. Öte yandan, söz konusu hizmet ile büyük bir kesimin sağlık hizmetinin karşılanacak olması nedeniyle aile hekiminin ve aile sağlığı elemanının iş yükleri hafifletilmiştir.
Buna göre, iptali talep edilen düzenlemelerin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygun olduğu sonucuna varıldığından, anılan maddelerin iptali isteminin reddi gerekmektedir.
5- Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde bulunan ".....evde....." ibaresi ile 5. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde bulunan "evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde..." ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğinin 4. maddesinde, evde takibi zorunlu olan engelli, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere, evde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi aile hekiminin görev yetki ve sorumlulukları arasında sayılmış, aynı Yönetmeliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde ise; gezici ve yerinde sağlık hizmetleri, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığı hizmetlerini vermek, evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde aile hekimine yardımcı olmak aile sağlığı elemanının görev, yetki ve sorumlulukları arasında sayılmıştır.
Davacı tarafından, 5258 sayılı Yasada, aile hekiminin kendisine yüklenen görevleri belirli bir mekanda vermesinin kural olarak düzenlendiği, bununla birlikte köy ve benzeri yerleşim birimlerinde yaşayan vatandaşların da aile hekimliği hizmetine ulaşmalarını sağlamak için istisnai olarak gezici sağlık hizmeti de verebileceğinin hükme bağlandığı, belirli bir mekandan kastedilenin aile sağlığı merkezi olduğu, buna göre anılan Yasada aile hekimlerinin ve ona yardımcı aile sağlığı elemanlarının evde sağlık hizmetleri vermesi gerektiğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek dava konusu düzenlemelerin iptali istenilmektedir.
5258 sayılı Yasaya göre aile hekimleri, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak vermekle yükümlü olup, bu görevlerini belli bir mekanda verecekleri gibi, vatandaşların sağlık hizmetinden eşit bir şekilde faydalanmasını teminen bir plan dahilinde gezmek suretiyle de yerine getirmektedirler. Aile sağlığı elemanı da bu görevleri yerine getirirken aile hekimine yardımcı olmakla yükümlüdür.
Diğer taraftan, Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları, iradeleri ile kabul ettikleri sözleşmeyle ücret karşılığı çalışmakta ve sözleşmeli olarak çalışmanın sağlayacağı olanakları tercih etmektedirler. Bu kişiler, sağlık idaresi ile imzaladıkları sözleşmelerde aile hekimliği mevzuatı uyarınca taraflarına verilen görevleri yerine getirecekleri taahhüdünde bulunduklarından, ilgili mevzuat uyarınca verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü oldukları açıktır. Ancak bu görevleri yerine getirmek istememeleri halinde, sözleşmelerini sona erdirmek ve/veya sözleşmenin süresinin sona ermesi üzerine yenilememek de kendi iradelerine bağlıdır.
Evde sağlık hizmetleri; aile sağlığı merkezine ulaşmakta güçlük çeken yardıma muhtaç vatandaşların evine gitmek suretiyle onların da sağlık hizmetlerinden kolayca faydalanmalarının sağlanmasına yönelik bir hizmet olup, anılan hizmetlerin, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarınca Aile Hekimliği mevzuatı uyarınca verilen görevlerle sınırlı olmak üzere yerine getirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; kamu yararı ve hizmet gerekleri ile 5258 sayılı Yasaya uygun olan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
6- Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi ile 4. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile Hekiminin Görev, Yetki ve Sorumlulukları" başlıklı 4. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde; "Kendisine kayıtlı kişilerin ilk değerlendirmesini yapmak için altı ay içinde ev ziyaretinde bulunmak veya kişiler ile iletişime geçmek." kuralına yer verilmiş; aynı maddenin 3. fıkrasının (e) bendinde de, "Periyodik sağlık muayenesi yapmak." kuralı yer almıştır.
Aile hekimlerinin, kendisine kayıtlı kişileri tanımaları, onların sağlık durumları hakkında kapsamlı bilgiye sahip olmaları ve sahip olduğu bu bilgiler çerçevesinde görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmeleri suretiyle vatandaşların sağlık hizmetini daha etkin ve verimli bir şekilde almalarının sağlanması aile hekimliği sisteminin temel amaçları arasında yer almaktadır. Bu amaç çerçevesinde yapıldığı sonucuna varılan düzenlemeler kamu yararı ve hizmet gerekleri ile dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygundur.
Öte yandan; davacı tarafından, söz konusu düzenlemelerin kişinin hekim seçme hürriyetine ve hasta haklarına aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de; bu düzenlemeler, hastanın dilediği hekimi seçmelerine engel teşkil etmeyeceği gibi, hasta haklarını ihlal edici nitelikte de olmayıp, vatandaşların sağlık hizmetine daha etkili bir şekilde ulaşmalarını amaçlamaktadır.
7- Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 3. fıkrasının (h) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (j) bendinde bulunan "tetkik ve..."ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile Hekiminin Görev, Yetki ve Sorumlulukları" başlıklı 4. maddesinin 3. fıkrasının (h) bendinde; "tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak ya da bu hizmetleri vermek" hükmüne yer verilmiş; aynı maddenin 3. fıkrasının (j) bendinde de, "gerektiğinde hastayı gözlem altına alarak tetkik ve tedavisini yapmak" hükmü yer almıştır.
Davacı tarafından, tıbbi tetkiklerin işin ehli kişiler tarafından yapılması gerektiği, bu ehil kişilerin (laboratuvar teknikeri ve teknisyeni vb.) aile hekimi tarafından sağlanmasının mümkün olmadığı, bu hizmeti veren kurumun eleman ve malzemeleri sağlaması gerektiği, öte yandan anılan tetkikler için aile hekimine herhangi bir ücret ödenmediği ileri sürülerek dava konusu düzenlemelerin iptali istenilmektedir.
5258 sayılı Yasa ve iş bu dava konusu Yönetmelik hükümleri ile aile hekimine verilen görevler dikkate alındığında, aile hekimine gelen vatandaşların hastalıklarının teşhisi ve tedavisinin en kısa sürede doğru bir biçimde yapılabilmesi için aile hekimince gerekli tetkiklerin yapılması veya yaptırılması gerektiği, bu tetkiklerden aile sağlığı merkezinde verilmesi mümkün olanların, aile sağlığı merkezinde, bunun mümkün olmaması halinde ise halk sağlığı laboratuvarlarında veya halk sağlığı müdürlüğünce belirlenen laboratuvarlarda yaptırılabileceği; öte yandan, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği uyarınca bu tetkik masraflarının davalı İdarece karşılandığı dikkate alındığında, aile hekimlerinin mevzuat uyarınca kendisine verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirilmesi amacına yönelik olarak getirilen dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
8- Dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde bulunan "eğitimini aldığı basit laboratuvar tetkiklerini yapmak veya..." ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile sağlığı elemanının görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasında; "(2) Aile sağlığı elemanının Kurumca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir.....e) Gereken tetkikler için numune almak, eğitimini aldığı basit laboratuvar tetkiklerini yapmak veya aldığı numunelerin ilgili laboratuvar tarafından teslim alınmasını sağlamak......" kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafından, aile sağlığı elemanının aile sağlığı merkezinde laboratuvar tetkiklerini yapabilmesi mümkün olmadığından, anılan düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
5258 sayılı Yasa'da aile sağlığı elemanının, aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi sağlık elemanı olduğu hükme bağlanmıştır. Aile hekimliği hizmetlerinde aile hekimine yardımcı olan aile sağlığı elemanlarının, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini sunmak gibi görevlerinin olduğu dikkate alındığında, eğitimini aldıkları basit laboratuvar tetkikleri yapabileceklerinin kabulü gerektiği açık olup, buna göre, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
9- Dava konusu Yönetmeliğin 6. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Gezici ve yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi" başlıklı 6. maddesinin 5. fıkrasında; "Gezici sağlık hizmetinin verildiği günlerde tek birimli aile sağlığı merkezinin hizmete açık tutulması sağlanır." hükmüne yer verilmiştir.
Vatandaşın aile hekimliği hizmetlerinden kesintisiz faydalanması ve hizmette çeşitli aksamaların yaşanmaması amacıyla düzenlenen dava konusu Yönetmelik maddesinin iptali istenilen fıkrasında, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
10- Dava konusu 7. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir." ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Bağışıklama hizmetleri" başlıklı 7. maddesinde; "1) Bağışıklama hizmetleri aile hekimi tarafından yürütülür. Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında ve/veya Bakanlık ve Kurum tarafından yürütülen kampanyalar doğrultusunda ihtiyaç duyulan aşılar, bölgesindeki toplum sağlığı merkezi tarafından aile hekimlerine ulaştırılır. Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir." kuralı yer almıştır.
Davacı tarafından, anılan düzenlemenin, sağlık hizmeti sunucusu olan aile hekimlerinin soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri almak gibi bir görev ve yükümlülüklerinin bulunmadığı, bağışıklama hizmeti sunulabilmesi için gerekli malzemelerin davalı İdarece karşılanması gerektiği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Bağışıklama hizmetinin çok önemli bir sağlık hizmeti olduğu açıktır. Bu kapsamda vatandaşlara yapılan aşıların, çok sıcak veya çok soğuk ısılara maruz kalması onların etkinliklerinin kaybolmasına neden olacağı için, aşıdan beklenen faydanın sağlanamayacağı ve bu durumun da ciddi sağlık problemlerinin yaşanmasına yol açma ihtimalinin bulunması nedeniyle başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bağışıklama hizmetini yürütmekle görevli kişi ve kurumlar tarafından gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Toplum Sağlığı Merkezlerine yönelik mevzuata göre, bölgenin aşı ve antiserum ile ilgili lojistik malzeme ihtiyacını belirlemek, Bakanlıkça tedarik edilen aşı, ilaç, antiserum ve diğer malzemeleri saklamak ve Halk Sağlığı Müdürlüğü ile koordineli olarak bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarına dağıtımının yapılmasını sağlamak, soğuk zincir sisteminin düzgün olarak işlemesini sağlamak amacıyla bağışıklama hizmeti veren tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında denetim yapmak, anılan merkezlerin görevleri arasındadır.
Buna göre, toplum sağlığı merkezi tarafından sağlanan aşıların ve diğer lojistik malzemelerin Aile Hekimliği mevzuatı uyarınca, koruyucu sağlık hizmeti ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri vermekle yükümlü olan ve bu kapsamda bağışıklama hizmetini en iyi şekilde yürütülmesinde görev ve sorumluluğu bulunan aile hekimlerinin ve ona yardımcı aile sağlığı elemanlarının soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alması yönünde görevlerinin bulunduğu açık olup, buna yönelik olarak yapılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
11- Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "Yenidoğanlar ile henüz nüfusa kayıtlı olmayan bebek ve çocuklar annelerinin kayıtlı olduğu aile hekimine kaydedilir." ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Yenidoğanlar ile henüz nüfusa kaydedilmemiş bebek ve çocukların sağlık durumunun takibe alınmasının çocuk ve bebek sağlığı açısından önem arzettiği, gebelik süresince annenin sağlık durumunu takip etme görev ve sorumluluğu bulunan aile hekimlerinin, bebeklerin takibini de yapmalarının daha uygun olduğu, bu maddenin yenidoğanlar ile nüfusa kaydedilmemiş bebek ve çocukların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırdığı açıktır.
Buna göre, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak yapılan düzenleme hukuka uygun olduğundan anılan maddenin iptali isteminin reddi gerekmektedir.
12- Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "uygun görülmesi halinde" ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun "Hizmetin esasları" başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasında; "Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir...." kuralı yer almıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 2. fıkrasında; "Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak aile hekimi tarafından teklif edilir ve müdürlükçe uygun görülmesi halinde onaylanır. Yapılacak ev ziyaretleri ve gezici/yerinde sağlık hizmetleri çalışma süresine dâhil edilir. Çalışılan günler ve saatler aile sağlığı merkezinin dış levhasının yakınında ve görülecek bir yerine asılarak kişilerin bilgilenmesi sağlanır." kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafından, aile hekiminin kendisine kayıtlı kişilerin alışkanlıklarını bilmeleri dolayısıyla mesai saatleri ve günlerinin aile hekimlerince belirlenmesi gerektiği, Halk Sağlığı Müdürlüğünce ayrıca bir uygun görme yetkisinin bulunmadığı ileri sürülmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 2. fıkrasında, Aile hekiminin çalıştığı yerin aile hekimince bilindiği kabul edilerek bir çalışma planı yapması kabul edilmiş, bu çalışma planının, görevi kapsamında ilin nüfusunun alışkanlıklarını bir bütün olarak görebilen ve sağlık işlerini yönetme gibi bir yetkisi ve sorumluluğu bulunan Halk Sağlığı Müdürlüğünce de uygun görülmesinin öngörüldüğü anlaşılmış olup; buna göre dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygun olarak düzenlendiği görülen dava konusu ibarede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
13- Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 5. fıkrası ile 10. maddesinin 6. fıkrasının ilk cümlesinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 5. fıkrasında; "Adli tıp kurumunun doğrudan hizmet vermediği ve hastane bulunan yerlerde yerinde ölü muayenesi dışındaki adli tıp hizmetleri hastaneler tarafından verilir. Yerinde ölü muayenesi hizmetleri, mesai saatleri içinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince, mesai saatleri dışında öncelikle toplum sağlığı merkezi hekimleri olmak üzere aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde sunulur. Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde acil sağlık hizmetleri ile adlî tabiplik hizmetleri; mesai saatleri içinde aile hekimleri, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak aşağıdaki gibi icap veya aktif nöbet uygulamaları şeklinde yürütülür. a) Hastane bulunmayan ilçe merkezlerindeki adli tıbbi hizmetler ile acil sağlık hizmetleri mesai saatleri dışında ilçedeki toplum sağlığı merkezi hekimleri ve aile hekimlerince icap veya aktif nöbet şeklinde yürütülür. İlçe merkezindeki toplam hekim sayısı beş veya daha az ise icap beşten fazla ise aktif nöbet şeklinde yürütülür. b) Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde toplam hekim sayısı beşten az ise mesai saatleri dışındaki adli tıbbi hizmetler ve acil sağlık hizmetleri; toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezde çalışan hekimler ve aile hekimleri tarafından münavebeli olarak icap nöbeti şeklinde, toplam hekim sayısı beşten fazla ise münavebeli olarak aktif nöbet şeklinde yürütülür. c) Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde aile hekimi sayısı birden fazla ise, müdürlük hizmet ihtiyacını değerlendirerek mesai saatlerini güne yayarak düzenler." hükmüne yer verilmiş, anılan maddenin 6. fıkrasında ise, "İhtiyaç olması halinde beşinci fıkrada aile hekimleri için öngörülen çalışma şekil ve koşulları aile sağlığı elemanları için de uygulanır." hükmü yer almıştır.
Davacı tarafından 5258 sayılı Yasada aile hekimlerinin yerinde ölü muayenesi de dahil adli tıp hizmetleri ve defin ruhsatı nöbeti tutması gerektiği yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığı, yerinde ölü muayenesi nöbeti düzenlemesi yapılırken kamu hastanesinde görev yapan hekimlerin nöbete dahil edilmemesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek dava konusu maddenin iptali istenilmektedir.
Uluslararası kurallar ve Anayasamızda güvence altına alınan sağlık hakkı; kişilere sağlığa zararlı sosyal ya da geleneksel uygulamalara zorlamaları engelleme, sağlık hizmetlerine eşit erişimi engelleyici ayrımcı fiillerle mücadele etme, tıbbi personelin gerekli eğitim, tecrübe ve etik davranışlara sahip olmasını sağlama ya da kişilerin sağlık hizmeti sunucularına erişimini engelleyici ve kısıtlayıcı sonuçlar ortaya çıkaran engelleri ortadan kaldırma, sağlık hizmeti alıcılarına etkin verimli ve hızlı bir şekilde bu hizmetin sunumunda Devlete bir takım yükümlülükler getirmektedir.
Sağlık hakkının temel haklar arasında yer alması ve bu hakkın korunması, iyileştirilmesi ve etkin hale getirilmesinde Devlete düşen yükümlülüklerin doğal sonucu olarak, bu alanda Devletin bir takım düzenlemeler yapma ve sınırlamalar getirme konusunda yetkilerinin bulunduğu da açıktır.
Sağlık hizmetinin aksatılmadan yürütülebilmesi ve yetersiz olan hekim kaynağının en verimli ve etkin şekilde kullanılabilmesi amacıyla 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununda yapılan düzenleme ile aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet görevi verilmesi öngörülmüştür.
Dava konusu madde ile ülkemizde doktor ve yetişmiş sağlık elemanının sınırlı olması nedeniyle aile hekimlerine ve gerekirse aile sağlığı elemanlarına adli tıp ve acil sağlık hizmetlerinde görev verilmesi yönünde bir düzenleme yapılmıştır. Ancak anılan hükümden anlaşılacağı üzere, söz konusu hizmetlerin hekim sayısının az olduğu yerlerde ve belli şartların oluşması durumunda diğer hekimlerle birlikte verilmesi öngörülmüştür. Buna göre adli tıp kurumunun doğrudan hizmet vermediği ve hastane bulunan yerlerde yerinde ölü muayenesi dışındaki adli tıp hizmetleri aile hekimlerince verilmeyecek, anılan hizmetler hastaneler tarafından yerine getirilecek, yerinde ölü muayene hizmeti ise mesai saatleri dışında toplum sağlığı merkezi hekimleri, aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde ifa edilecektir. Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde ise acil sağlık hizmetleri ile adlî tabiplik hizmetleri mesai saatleri içinde aile hekimlerince, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak yerine getirilmesi öngörülmüştür.
Kamu hastanelerinde görev yapan hekimlerin anılan hastanelerdeki birimlerde nöbet tutması ve çok yoğun olan ikinci basamak sağlık hizmetlerini yerine getirmeleri nedeniyle anılan düzenlemede yer alan nöbetlere dahil edilmemeleri eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmemektedir. Öte yandan; aile hekimlerinin defin ruhsatları düzenlemelerine ilişkin hükümler Mezarlık Yerlerinin İnşaasi İle Cenaze Nakil Ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelikte yer almaktadır.
Bu durumda, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek düzenlenen dava konusu hüküm 5258 sayılı Yasaya ve hukuka uygundur.
14- Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 6. fıkrasında yer alan "Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez. Bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabilir." hükmünün iptali istemine ilişkin olarak;
Davacı tarafından, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet izni verilmemesi ve/veya nöbet ücreti ödenmemesinin Anayasadaki angarya yasağına ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek dava konusu düzenlemenin iptali istenilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her türlü işlem ve eylemi hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedelememek için çaba harcamasını gerekli kılar.
Hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi olan ve hukuki güvenlikle bağlantılı belirlilik ilkesi uyarınca da, yapılan düzenlemelerin hem vatandaşlar hem de İdareler yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer verilmeyecek şekilde açık, net, anlaşılabilir ve uygulanabilir olması hem de kamu yönetiminden sorumlu olan otoritelerin keyfi uygulamalarının önüne geçilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."; 11. maddesinde, "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır."; 18. maddesinde, "Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır." ve 55. maddesinde, "Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır." hükmü yer almaktadır.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 3. maddesinin 5. fıkrasında; "Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına ihtiyaç hâlinde, 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında nöbet görevi verilir. Bunlara entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödenir." kuralına yer verilmiştir.
Sağlık hizmetinin kesintisiz bir şekilde yürütülebilmesi için aile hekimi ve aile sağlığı elemanına nöbet tutma yükümlülüğü getirilmiştir. Ülkemizde hekim ve yetişmiş aile sağlığı elemanının sınırlı sayıda olması dolayısıyla vatandaşlara kesintisiz sağlık hizmeti vermek için fedakarlıkta bulunan kişilerin, tuttukları nöbet karşılığında, gerekli şartların oluşması durumunda izin ya da belirli bir ücret verilmesi gerekmekte olup, aksi düşünce Anayasada ifadesini bulan angarya yasağının ihlal niteliğindedir.
Dava konusu düzenlemede entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmeyeceği veya nöbet izni verilmeyeceği, bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Dava konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra 5258 sayılı Yasanın 3. maddesinin 5. fıkrasında yukarıda belirtilen düzenleme yapılmış ve bu düzenleme uyarınca aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretlerden yararlananlar hariç olmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 33. maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödeneceği belirtilmiştir (Anılan hükme benzer hüküm dava konusu düzenleme yayımlandığında da mevcuttur). Bu hükümden anlaşılacağı üzere, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlanmayanlar ile diğer kurum ve kuruluşlarda nöbet tutanların, nöbet ücretinden faydalandırılmaları gerektiği açıktır. Öte yandan, 5258 sayılı Yasada nöbet ücretine yönelik olarak birtakım değişikliklerin yapılmasına karşın dava konusu edilen hükümlerin halen yürürlükte bulunması nedeniyle anılan hükümlerin, 5258 sayılı Yasada meydana gelen değişikliklerle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Buna göre, her ne kadar aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının tuttukları nöbet hizmetleri karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabileceği belirtilmekte ise de, bu konuda İdareye herhangi bir zorunluluk yüklenmeyip takdir yetkisi tanındığı, bu durumun da idarelerin farklı uygulamalarda bulunmasına yol açabileceği anlaşıldığından, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği de göz önüne alındığında, dava konusu edilen düzenlemenin Anayasada ifade edilen angarya yasağına, 5258 sayılı Yasaya, hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
15- Dava konusu Yönetmeliğin 15. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 15. maddesinin 2. fıkrasında bulunan "bentlere göre ve bentler içerisinde de (a) bendi hariç" ibaresinin, 15. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Sözleşmeli Aile Hekimleri" başlıklı 15. maddesinde;
"(1) İl genelinde aile hekimliği pozisyonunun boşalması veya yeni pozisyon açılması durumunda en geç bir ay içinde, sözleşme ile çalıştırılacak aile hekimleri aşağıdaki sıralamaya göre yerleştirilir.
a) Fiilen en az altı ay aile hekimliği yaparak akabinde askerlik veya doğum nedeniyle sözleşmesini feshederek bir defalık tercih hakkına sahip olan aile hekimleri; bu grupta bulunan aile hekimlerine askerlik veya doğum sonrası kamu görevine başlama tarihine göre öncelik verilir. Kamu görevlisi olmayan hekimler için ise müdürlüğe başvuru tarihine göre öncelik verilir.
b) Yerleştirme sırasında aile sağlığı merkezinde uzman aile hekimliği kontenjanı var ise; o pozisyonu önce o ilde aile hekimliği yapan aile hekimliği uzmanları, daha sonra ildeki diğer aile hekimliği uzmanları.
c) Sözleşmeli aile hekimi olarak görev yapanlar, aynı yerleştirme işleminde kullanılmak üzere (a) bendindeki bir defalık tercih hakkını kullanmayan aile hekimleri, görevlerinden ayrıldıkları tarihten itibaren bir yıl içerisinde kullanılmak üzere il sağlık müdürü, kamu hastaneleri birliği genel sekreteri, halk sağlığı müdürü, Bakanlık merkez veya bağlı kuruluşlarının daire başkanı ve üstü görevlerinde fiilen bir yıl görev yapmış olan tabip ve uzman tabipler (1), takip eden ilk yerleştirmede kullanılmak üzere yargı kararının uygulanması bakımından başka birinin göreve başlatılması zarureti nedeniyle sözleşmesi feshedilen aile hekimleri, takip eden ilk yerleştirmede kullanılmak üzere 25/1/2013 tarihinden sonra mazeret nedeniyle naklen tayin olanlardan atama kararından önceki son bir yıl boyunca aile hekimliği yapmış olan tabip ve uzman tabipler,
ç) Varsa yedek liste: İlk yerleştirme esnasında yedek listeye giren hekimler müteakip yerleştirmede sıra kendilerine gelmesine rağmen yerleşmezler ise yedek listeden çıkarılırlar.
d) İl içindeki tabip ve uzman tabipler.
(2) Aile hekimliği yerleştirmeleri il bazında yapılır. İldeki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan aile hekimliği uzmanları, tabipler ve diğer uzman tabiplerden muvafakati verilenler başvuru yaparlar. Yerleştirmeler bentlere göre ve bentler içerisinde de (a) bendi hariç en yüksek hizmet puanından başlamak üzere tercihlere göre yapılır.
(3) Aile hekimliği uzmanlarının, grup çalışmasının sağlanması, uzmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve kişilerin hizmet unsurlarından dengeli bir şekilde yararlanabilmeleri için her aile sağlığı merkezinden bir pozisyonu tercih ederek yerleşme hakları vardır. Bu hak birinci fıkranın (b) bendindeki yerleştirmeler için uygulanır. Bununla birlikte dört (dahil) - altı (dahil) birim planlanmış aile sağlığı merkezlerinde ikinci bir aile hekimliği uzmanı, yedi ve üzerinde birim bulunan aile sağlığı merkezlerinde ise her üç birim için bir aile hekimliği uzmanı daha o pozisyonlardan birini tercih ederek yerleşebilir. Aile hekimliği uzmanı, aile hekimliği uzmanı kontenjanı dolan bir aile sağlığı merkezine ancak durumuna uygun birinci fıkranın (c) veya (d) bentlerinden ve hizmet puanları sıralamasına göre yerleşebilir..." kuralına yer verilmiştir.
15. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi ile aynı maddenin 3. fıkrasında, il genelinde aile hekimliği pozisyonunun boşalması veya yeni bir pozisyon açılması halinde aile hekimleri uzmanlarına, daha önce askerlik ve doğum nedeniyle sözleşmesi feshedilen hekimlerden sonra yerleştirilmede öncelik ve bazı ayrıcalıklar tanınmıştır. Aile hekimliği uzmanlarının, tıp fakültesini bitirdikten sonra Tıpta Uzmanlık Sınavını kazanmak suretiyle koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmetleri konusunda eğitim almaları dolayısıyla bu konularda diğer hekimlere nazaran daha etkin ve yetkin oldukları kuşkusuzdur. Dava konusu maddeler ile aile hekimliği sisteminin devamlılığı ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi açısından hekimlerin aile hekimliği uzmanlığı konusunda özendirilmesi, sisteme gönüllü olarak girmelerinin sağlanması suretiyle kamu yararının sağlanması amaçlandığından anılan düzenlemelerin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
15. maddenin 1. fıkrasının 1/ç bendine göre, ilk yerleştirme ile yedek listeye giren hekimlere bir sonraki yerleştirmede, mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak il içindeki tabipler ve uzman tabiplerden önce olmak üzere bir defalık öncelik hakkı tanınmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
15. maddenin 2. fıkrasında, il bazında yapılan yerleştirmelerin ne şekilde yapılacağına ilişkin kurallar belirlenmiş ve buna göre askerlik veya doğum nedeniyle sözleşmesi feshedilen hekimler haricinde en yüksek hizmet puanından başlamak üzere hekimlerin tercihlerine göre yerleştirilme yapılacağı belirtilmiştir.
Davacı, dava konusu ibare ile askerlik ve doğum yapan hekimlerin aile hekimliğine yerleşmelerinde ayrıcalık tanınması nedeniyle Anayasanın eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini öne sürmekte ise de; Anayasanın 10. maddesinde bulan eşitlik ilkesi, aynı hukuksal durumda olan kişilerin aynı kurala bağlı tutulmalarını gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı gibi, yasa önünde eşitlik ilkesi, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmeyip, birbirleriyle aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, bu şekilde bazı kişilere ayrıcalık tanınmasını engeller. Kimi kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları, eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacaktır. Buna göre, vatan hizmeti olan askerliğini yapan hekimler ile doğum yapan hekimlerin bu statüleri dolayısıyla aile hekimliğine öncelikli olarak yerleştirilmelerine yönelik olarak düzenlenen dava konusu ibarenin eşitlik ilkesine aykırı olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Buna göre, aile hekimliğinden maddede belirtilen nedenlerle çıkmak zorunda kalan hekimlerin, en kısa sürede hizmete dahil edilmesi amacıyla kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak düzenlenen dava konusu 15.maddenin 2. fıkrasında yer alan ibare hukuka ve hakkaniyete uygundur.
16- Dava konusu Yönetmeliğin 15. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemine yönelik olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 15. maddesinin 5. fıkrasında; "Aile hekimliği pozisyonunda göreve başlayan sözleşmeli aile hekimi, bu pozisyonda fiilen bir yıl çalışmadan başka bir aile hekimliği pozisyonuna nakil talebinde bulunamaz. Bir yıllık fiilen çalışma süresinin hesaplanmasında, hafta sonu, resmi tatil günleri ve yıllık izin kullanılan günler fiili çalışmadan sayılır. Ancak mazeret ve hastalık izinli geçirilen günler ise fiili çalışmadan sayılmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Sağlık hakkının temel haklar arasında yer alması ve bu hakkın korunması, iyileştirilmesi ve etkin hale getirilmesinde Devlete düşen yükümlülüklerin doğal sonucu olarak, bu alanda Devletin bir takım düzenlemeler yapma ve sınırlamalar getirme konusunda yetkilerinin bulunduğu açıktır.
Sağlık hizmetlerinin idaresinde görevi sorumluluğu ve yetkisi bulunan davalı Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetinin en iyi şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla aile hekiminin ülke düzeyinde dengeli dağılımının sağlanması ve yaygınlaştırılmasına yönelik bir plan ve program yaparak her bölgenin ihtiyacına göre aile hekimi sayısı belirlemektedir. Aile hekimliği sistemine dahil olmak isteyen hekimler de hizmet açığı bulunan yerler için kendi istekleriyle tercihte bulunarak hizmet puanlarına göre sözleşme imzalamaktadırlar.
Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları iradeleri ile kabul ettikleri sözleşmeyle ücret karşılığı çalışmakta ve sözleşmeli olarak çalışmanın sağlayacağı olanakları tercih etmekte bir başka deyişle idare tarafından aile hekimi olunması yönünde herhangi bir zorlamada bulunulmamakta olup, sözleşmelerini sona erdirmek ve/veya sözleşmenin süresinin sona ermesi üzerine yenilememek de kendi iradelerine bağlıdır.
Davacı tarafından, aile hekimlerinin bir bölgede görev yapma süresine yönelik olarak 5258 sayılı Yasada herhangi bir hüküm bulunmadığından Sağlık Bakanlığının bu konuda düzenleme yapma yetkisinin bulunmadığı iddia edilmekte ise de 5258 sayılı Yasanın 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları; çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esasların Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceği hükmü göz önüne alındığında, bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Dava konusu madde ile ihtiyaç bulunan bölgelere yerleştirilen aile hekiminin kendisine kayıtlı vatandaşların sağlık hizmetinden kesintisiz bir şekilde faydalanması ve hizmette aksamaların yaşanmaması amacıyla bir yıl fiilen çalışmadan önce nakil talebinde bulunamayacakları ve bu bir yıllık sürenin hesabında hafta sonu, resmi tatil günleri ve yıllık izin için kullanılan günler sayılmakla birlikte mazeret ve hastalık izinli geçirilen günlerin fiili çalışmadan sayılmayacakları yönünde yapılan düzenlemede 5258 sayılı Yasaya ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
17- Dava konusu Yönetmeliğin 21. maddesinin (1). fıkrasında yer alan "Bu eğitimlerde Kurumun belirlediği kriterlere göre başarılı olmak esastır." cümlesinin iptali istemine yönelik olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Eğitim" başlıklı 21. maddesinin 1. fıkrasında; "Aile hekimlerine iki aşama halinde eğitim verilir ve bu eğitimlerin içeriği Kurum tarafından belirlenir. Birinci aşama eğitim programının süresi en çok on gündür. Üniversitelerde bir ay süre ile aile hekimliği stajı yapmış olarak mezun olan hekimler birinci aşama eğitimden muaf tutulur. İkinci aşama eğitimi ise uzaktan eğitim tarzında yapılacak şekilde planlanarak birinci aşama eğitiminin bitiminden sonra başlar ve süresi en az on iki aydır. Bu eğitimlerde Kurumun belirlediği kriterlere göre başarılı olmak esastır." hükmüne yer verilmiştir.
5258 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde yer alan aile hekimi tanımı göz önüne alındığında, aile hekimliği hizmetlerinin geliştirilmesi ve en iyi şekilde sunulması amacıyla verilen eğitimlerin, mezuniyet öncesi tıp eğitimi veya tıpta uzmanlık eğitimini kapsayan bir yönünün bulunmadığı, hizmet içi eğim niteliğinde olduğu, bu eğitimlerin aile hekimliği uygulaması sürecinde görev alanlarının bilgilerinin güncellenmesini ve aile hekimliği nosyonunu kazandırmayı hedeflediği, yapılan bu eğitimden sonra belirlenen eğitimin yeterli olup olmadığı ve eğitimin amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti için Bakanlıkça belirlenen kriterlere göre eğitimlerde başarılı olma şartının getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından dava konusu düzenlemenin iptali isteminin reddi gerekmektedir.
18- Dava konusu Yönetmeliğin 22. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemine yönelik olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 22. maddesinin "Aile Sağlığı Merkezi" başlıklı 3. fıkrasında; "Aile hekimleri, sağlık hizmetlerine yardımcı olmak amacıyla ebe, hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter gibi ilave sağlık hizmetleri personeli ile güvenlik, temizlik, kalorifer, sekretarya ve benzeri hizmetler için ferden veya müştereken personel çalıştırabilir ya da hizmet satın alabilirler." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmelikte aile hekimlerinin personel çalıştırma gibi bir yükümlülüklerinin bulunmadığı, öte yandan, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği uyarınca aile hekimine temizlik giderinin ve malzemelerinin ödendiği personel çalıştırılması ile ilgili herhangi bir ödeme kaleminin bulunmadığından bahisle dava konusu düzenlemenin iptali istenilmektedir.
Aile hekimlerinin bir tane aile sağlığı elemanı çalıştırma yükümlülüğü bulunmakta ve bu yükümlülüğü dolayısıyla Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği uyarınca bu kişilere belli bir ücret ödenmektedir. Dava konusu Yönetmelik hükmüyle aile hekimlerinin, maddede sayılan personeli çalıştırmak gibi bir zorunlulukları bulunmayıp, bu yönde talebi bulunanlara anılan personeli çalıştırabilme imkan ve yetkisi tanındığından iptali istenilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmaktadır.
19- Dava konusu Yönetmeliğin 22. maddesinin 5. fıkrasının, 34. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “...veya aile hekimliği birimi” ve "Birim sayıları her bir asistan sayısı esas alınarak belirlenir ve Kurumca onaylanır. Eğitim kurumunda asistan sayısının fazla olması halinde, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile aynı eğitim kurumuna bağlı birden fazla eğitim aile sağlığı merkezi açabilir" ibarelerinin, 34. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "...asistan ve" ibaresinin, 34. maddesinin 5. fıkrasının, 37. maddesinin, 39. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "...ve asistanlar" ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde;" Aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir..." kuralına yer verilmiş, aynı Kanunun 3. maddesinde "......Aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumların; her bir araştırma görevlisi/asistan başına azamî kayıtlı kişi sayısı 4000 kişiyi aşmamak ve her kayıtlı kişi başına (görev yapacak araştırma görevlisi/asistan sayısı da esas alınmak suretiyle) aylık beş Türk Lirasından fazla olmamak üzere belirlenecek tutar, çalışılan aya ait sonuçların ilgili sağlık idaresine bildiriminden itibaren onbeş gün içinde ilgili döner sermaye mevzuatı hükümlerine tabi tutulmaksızın döner sermaye işletmelerinde bu amaçla açılacak olan hesaba yatırılır. Bu tutarı üç katına kadar artırmaya Sağlık Bakanlığının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Kayıtlı kişi başına belirlenen tutar, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre belirlenen en yüksek brüt sözleşme ücretinin artışı oranında artırılabilir. Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen standartlara göre, koruyucu hekimlik hizmetlerinin eksik uygulanması hâlinde ödeme tutarının % 20’sine kadar indirim yapılır. Bu şekilde kurumlarca oluşturulacak aile sağlığı merkezlerinin bu Kanun kapsamında oluşacak tüm giderleri sekizinci fıkrada belirtilen hesaplardan ödenir. Kurumlarınca aile hekimliği hizmetlerinde çalıştırılan öğretim üyesi, eğitim görevlisi, araştırma görevlisi ve asistanlara; kayıtlı kişi sayısı ve bunların risk grupları, gezici sağlık hizmetleri, belirlenen standartlar çerçevesinde sağlığın geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, takibi ve kontrolündeki başarı oranı gibi kriterlere göre yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. İlgililere yapılacak toplam ödeme, kadrolarına bağlı olarak yapılan ödemeler de dâhil olmak üzere beşinci fıkrada yer alan sınırları aşamaz. .." kuralına, 8. maddesinin 1. fıkrasında da; "Aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları; çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları; aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar; meslek ilkeleri; iş tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen "Aile sağlığı merkezi" 22. maddesinin 5. fıkrasında; "Eğitim aile sağlığı merkezleri ve Kurum tarafından uygun görülen aile sağlığı merkezleri eğitim amaçlı olarak kullanılabilir." hükmü yer almış; "Eğitim aile sağlığı merkezi ve eğitim aile hekimliği birimi" başlıklı 34. maddesinin 1. fıkrasında, "Aile hekimliği saha eğitimleri için aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu veya Üniversite Rektörlükleri ile Kurum arasında sözleşme yapılarak öngörülen nüfus kriterleri esas alınmak suretiyle eğitim kurumları tarafından eğitim aile sağlığı merkezi veya eğitim aile hekimliği birimi açılabilir. Bunların açılacağı yer, eğitim kurumunun talebi, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile belirlenir. Birim sayıları her bir asistan sayısı esas alınarak belirlenir ve Kurumca onaylanır. Eğitim kurumunda asistan sayısının fazla olması halinde, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile aynı eğitim kurumuna bağlı birden fazla eğitim aile sağlığı merkezi açabilir." hükmüne; 3. fıkrasında; "Eğitim aile sağlığı merkezindeki asistan ve aile sağlığı elemanı ile ayrıca sözleşme yapılmaz." hükmüne; 5. fıkrasında da, "Boşalan veya yeni açılacak aile hekimliği birimleri eğitim kurumunun talebi üzerine yerleştirme esasları dikkate alınmaksızın asgari altı aydan önce asistanın birimden ayrılmayacağı taahhüdü ile birlikte eğitim aile hekimliği birimi olarak birinci fıkradaki usule göre eğitim kurumlarına tahsis edilebilir." hükmüne yer verilmiş; aynı Yönetmeliğin "Çalışma saatleri, izin ve denetim" başlıklı 37. maddesinde; "(1) Eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminde görev yapan asistan, eğitici ve aile sağlığı elemanları izinler, disiplin işlemleri ve kazanç getirici faaliyet yasağı bakımından asli statülerine ilişkin mevzuata tabidirler. (2) Eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminde eğitim kurumu tarafından eğitici, asistan ve aile sağlığı elemanı olarak görevlendirilen personel tam gün esasına göre çalışırlar. Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak eğitim kurumu tarafından belirlenir ve müdürlükçe onaylanır. Yapılacak ev ziyaretleri ve gezici/yerinde sağlık hizmetleri çalışma süresine dâhil edilir. Çalışılan günler ve saatler eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminin görünür bir yerine asılarak kişilerin bilgilenmesi sağlanır." hükmü yer almıştır. Anılan Yönetmeliğin "Diğer Hususlar" başlıklı 39. maddesinin 1. fıkrasında da; "Eğitici ve asistanlar, bu Yönetmelikteki aile hekimlerinin, eğitim kurumunca görevlendirilen aile sağlığı elemanları ise bu Yönetmelikteki aile sağlığı elemanlarının, yetkilerine sahip olup görev ve sorumlulukları ile yükümlüdürler." hükmüne yer verilmiştir.
Aile hekimliği sisteminin temel amacı bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak sağlık hizmetinin en iyi şekilde vatandaşlara sunulmasıdır. Bu amaç doğrultusunda aile hekimliği sistemi ayrı bir tıp disiplini olarak gelişmiş ve böylece birinci basamak hizmetlerinin bu alanda ehil kişilerce yürütülmesi hedeflenmiştir. Dava konusu Yönetmelik ile aile hekimliği uzmanlık eğitimi alan asistan ve araştırma görevlilerinin, eğitim sürelerinin bir kısmını birinci basamak sağlık hizmetleri veren aile sağlığı merkezlerinde tamamlamaları suretiyle uygulamaya hakim olmaları amaçlanmıştır. Aile hekimi uzmanlık öğrencilerinin bilfiil birinci basamak sağlık hizmeti içerisinde görev almaları hem bu hekimlerin mesleki olarak gelişmeleri açısından hem de vatandaşların birinci basamak hizmetleri konusunda eğitim alanlardan sağlık hizmeti almaları dolayısıyla duydukları memnuniyet açısından önem arzetmektedir. Ayrıca ülkemizdeki hekim sayısı da göz önüne alındığında, aile hekimliği uzmanlığında eğitim görenlerin, aile hekimliği sistemine dahil edilmesinin vatandaşların sağlık hizmetinden daha etkin ve verimli bir şekilde faydalanmalarına sebep olacağı açıktır.
Nüfus kriteri esas alınarak uzmanlık eğitimi veren üniversite rektörlükleri gibi kuruluşların davalı İdare ile sözleşme imzalaması üzerine eğitim sağlığı merkezi ve eğitim aile sağlığı birimi kurulabilecektir. Birim sayılarının asistan sayısı esas alınarak yapılmasının nedeni, bu hekimlerin daha iyi eğitim almaları; ayrıca sağlık hizmetinin daha dengeli dağıtımıdır.
Aile hekimliği uzmanlık eğitimi alanlar altı yıllık eğitimlerinin yanısıra hastanelerde belirli kliniklerde eğitim almaktadırlar. 5258 sayılı Yasaya göre pratisyen hekimler aile hekimi olabilmektedirler. Dolayısıyla asistanlar, pratisyen hekim olarak aile hekimliği yapabileceğinden, uzmanlık eğitimi esnasında fiili olarak kendisine hasta kaydı yapılmasında, bu hastaların teşhisini, tedavisini ve takibini yapmalarında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Öte yandan asistanlar bir eğiticinin gözetim ve koordinatörlüğünde hizmet vermektedirler. Asistanların, aile hekimliği yetkileri bulunmaları nedeniyle aile hekimine verilen görev ve sorumlulukları da yerine getirmeleri tabiidir.
Eğitim aile sağlığı merkezinde veya eğitim aile hekimliği biriminde görev yapan asistan eğitici ve araştırma görevlilerinin izinleri, disiplin işlemleri ve kazanç getirici faaliyet yasakları bakımından kendi mevzuatına tabi olmaları anılan kişilerin farklı statüde görev yapmaları nedeniyle hukuka uygundur. Anılan hekimler tam gün esasına göre görev yapıp mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartlarının dikkate alınması suretiyle eğitim kurumunca hazırlanmakla birlikte Sağlık Bakanlığınca da onaylanmakta olup, bu hususta aile hekimleri ile aralarında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile 5258 sayılı Yasaya ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan dava konusu düzenlemelerin iptali isteminin reddi gerekmektedir.
20- Dava konusu Yönetmeliğin 23. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile sağlığı merkezinin fiziki şartları" başlıklı 23. maddesinin 1. fıkrasında" Aile sağlığı merkezlerinde aşağıda belirtilen asgari fiziki şartlar aranır.... c) Muayene odasının, her aile hekimi için en az 10 metrekare olması gerekir. Muayene odasında lavabo bulunur....." hükmü yer almıştır.
Davacı tarafından; 2005 tarihli Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Yönetmelik uyarınca, muayene odasının büyüklüğünün 8 metrekare olması gerektiğinin hükme bağlanması nedeniyle dava konusu maddenin 2005 yılında aile sağlığı merkezi kiralayan aile hekimleri açısından mağduriyete yol açtığı, söz konusu düzenleme üzerine aile hekimlerinin ücretlerinden kesinti yapılmak suretiyle bulundukları aile sağlığı merkezini değiştirmek zorunda bırakıldıkları ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasında, aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartların davalı Sağlık Bakanlığınca belirlenerek bu konulara ilişkin hususların Yönetmelikle düzenleneceği belirtildiğinden, davalı İdarenin dava konusu maddede belirtilen hususa yönelik olarak düzenleme yapma yetkisinin bulunduğu açıktır.
Davalı idare tarafından, 2005 yılında çıkarılan Aile Hekimliği Pilot Uygulama Yönetmeliği ile aile sağlığı merkezinde olması gereken asgari ve teknik şartlar belirlenmiş ve aile hekimlerinin kullandığı muayene odasının en az 8 metrekare olması gerektiği hükme bağlanmıştır. Ancak 2005 yılından 2010 yılına kadar uygulamada görülen eksikliklerin giderilmesi amacıyla dava konusu Yönetmelikle yürürlükten kaldırılan 25.05.2010 günlü, 27591 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği ile bilimsel görüşlerin de alınması suretiyle aile hekimlerinin kullandığı muayene odalarının asgari metrekaresi 8'den 10'a çıkarılmıştır. Aile hekimlerinin muayene odalarının büyüklüğüne yönelik anılan düzenleme dava konusu Yönetmelikte de aynen korunmuştur.
Buna göre, ihtiyaçlar doğrultusunda aile sağlığı merkezinin standartlarının yükseltilmesi suretiyle sağlık hizmetlerinin daha iyi şekilde sunulması amacına yönelik olarak getirilen düzenleme hukuka uygundur.
21- Dava konusu Yönetmeliğin 23. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde yer alan "Isıtma soba hariç diğer araçlarla sağlanır." ibaresinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile sağlığı merkezinin fiziki şartları" başlıklı 23. maddesinin 1. fıkrasında" Aile sağlığı merkezlerinde aşağıda belirtilen asgari fiziki şartlar aranır....ğ) Tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklığı 18-27 oC arasında tutulur, muayene odasının iç ortam sıcaklığı için alt sınırın 20 oC olması gerekir. Isıtma soba hariç diğer araçlarla sağlanır...." hükmü yer almıştır.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasında, aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartların davalı Sağlık Bakanlığınca belirlenerek, bu konulara ilişkin hususların Yönetmelikle düzenleneceği belirtildiğinden davalı İdarenin dava konusu maddede belirtilen hususa yönelik olarak düzenleme yapma yetkisinin bulunduğu açıktır.
Davalı İdarenin savunmasında da belirtildiği üzere, sobanın zehirlenmelere yol açtığı, yangın çıkması ihtimalini arttırdığı ve akciğer hastalıkları gibi bazı hastalıklara neden olduğu, aile sağlığı merkezinin sadece belli bir kısmının ısındığı ve bu ısının uzun süre aynı şekilde muhafazasının mümkün olmadığı, bu durumların da vatandaşların sağlık hizmetinden verimli bir şekilde yararlanmalarını engellediği, öte yandan, idare tarafından Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği uyarınca aile sağlığı merkezinin yakıt giderlerine yönelik olarak aile hekimlerine ödeme yapıldığı da göz önüne alındığında; kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
22- Dava konusu Yönetmeliğin 23. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Aile sağlığı merkezinin fiziki şartları" başlıklı 23. maddesinin 3. fıkrasında; "Bakanlığa tahsisli bulunan ve Kurum tarafından aile hekimlerine kiralanmış müstakil bina olarak kullanılan aile sağlığı merkezlerinin ilk çevre düzenlemesi müdürlük tarafından yapılır. Daha sonraki bakımları aile hekimleri tarafından devam ettirilir." kuralı yer almıştır.
Anılan hükmün, aile hekimlerinin ilk çevre düzenlemesine yönelik masraf yapmamalarını amaçlaması nedeniyle aile hekimlerinin lehine olduğu, 5258 sayılı Yasanın 8. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davalı Sağlık Bakanlığının dava konusu maddede belirtilen hususlara yönelik olarak düzenleme yapma yetkisinin bulunduğu, öte yandan davacı tarafından idarece çevre düzenlemesinin bakımına yönelik herhangi bir ödeme yapılmadığından hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, bu hususun iş bu Yönetmeliğin konusunu oluşturmayıp, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliğinin konusunu oluşturduğu dikkate alındığında, dava konusu edilen düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
23- Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "i) Fetal el doppleri,", "1) Diapozon seti, "m) Tartı aleti (bebek, erişkin boy", r) Acil seti", 1) Laringoskop seti ve yedek pilleri (çocuk ve erişkin için)", "s) Defibrilatör," "ş) Manometreli oksijen tüpü (taşınabilir)", "u) Buzdolabı (sadece aşılar ve antiserumlar için)", "ü) Aşı dolabının ve aile sağlığı merkezinin tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklık takiplerini yapmak için standartları Kurumca belirlenmiş olan ısı verisi gönderebilen 2 adet termometre (Aşı dolabı sıcaklık takipleri en fazla iki saatlik aralıklarla yapılacak olup bu süre gerekli görülmesi halinde Kurumca değiştirilebilir.)","z) Jinekolojik muayene masası, spekülüm, muayene ve RÎA seti" , "bb) Sterilizatör", "cc) EKG cihazı", "dd) Glikometre", "ee) Tekerlekli sandalye", "gg) Santrifüj cihazı" ve "ıı) Genişletilmiş bağışıklama programı kapsamında uygulanan aşılar ve antiserumlar." ibarelerinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddenin 1. fıkrasında, aile sağlığı merkezinde bulunması gereken asgari tıbbi cihaz ve malzemenin faal olarak bulundurulmasının zorunlu olduğu hükme bağlandıktan sonra, söz konusu tıbbi cihaz ve malzemelerin neler olduğu belirtilmiştir.
Dava konusu ibarelerde bulunan tıbbı cihaz ve malzemeler incelendiğinde, aile hekimlerinin ve aile sağlığı elemanlarının 5258 sayılı Yasada tanımlanan bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirmelerine yönelik olduğu sonucuna varıldığı, öte yandan, anılan maddede belirtilen malzemelere yönelik olarak aile hekimine ödemede bulunulduğu (Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği uyarınca) dikkate alındığında, anılan düzenlemeler kamu yararı ve hizmet gerekleri ile 5258 sayılı Yasaya uygundur.
24- Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 4. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 4. fıkrasında; "Aile hekimlerinin kullanmak zorunda oldukları teknik, tıbbi cihaz, bilgisayar donanımları ile gezici sağlık hizmetlerinin sunumu için gerekli olan motorlu araçlar, esas olarak aile hekimleri tarafından temin edilir." kuralına yer verilmiştir.
Aile hekimlerinin İdare ile yaptıkları sözleşmeyle mevzuatta kendilerine verilen görev ve sorumlulukları yerine getirmeyi taahhüt ettikleri göz önünde bulundurulduğunda, anılan gereçlerin esas olarak aile hekimi tarafından temin edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, davacının, anılan kalemlerin birçoğunun Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme uyarıca aile hekimine ödendiği, anılan kalemlerin bir kısmının davalı İdare tarafından karşılanmadığı iddiasının ise iş bu Yönetmeliğin konusunu oluşturmadığı da açıktır.
25- Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 6. fıkrasının iptali istemine yönelik olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 24. maddesinin 6. fıkrasında; "Aile sağlığı merkezi gideri olarak yapılacak katkıların tespitinde kullanılmak üzere aile hekimliği birimleri, fiziki şartlar ve donanım açısından Ek-1 deki gibi değerlendirilir." hükmü yer almıştır.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 3. maddesinin 7. fıkrasında aile hekimlerine yapılacak ödeme unsurları içerisinde "aile sağlığı merkezi giderleri" de yer almaktadır. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasında, aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartların, meslek ilkelerinin, iş tanımlarının, performans ve hizmet kalitesinin davalı Sağlık Bakanlığınca belirlenerek bu konulara ilişkin hususların Yönetmelikle düzenleneceği öngörüldüğünden, davalı İdarenin dava konusu maddede belirtilen hususlara yönelik olarak düzenleme yapma yetkisinin bulunduğu açıktır.
Davalı İdarece tarafından, 5258 sayılı Yasanın verdiği yetkiye dayanılarak iş bu Yönetmeliğin 23. ve 24. maddeleri ile asgari bir aile sağlığı merkezinde bulunması gereken kriterler belirlenmiş, dava konusu düzenleme ile de aile sağlığı merkezlerinin yalnızca aile sağlığı merkezi giderlerine yönelik olarak gruplandırılması öngörülmüştür. Bu gruplandırmanın amacı ise aile sağlığı merkezinin kalitesinin artırılması, bu kalitenin artırılması oranında da aile hekimlerine mali bir destek sağlanması olduğundan, dava konusu düzenlemenin hukuka ve dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
26- Dava konusu Yönetmeliğin 28. maddesinin 2. fıkrası ile 28. maddesinin 3 fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Sevk evrakı, reçete düzenlenmesi ve aile hekiminin bilgilendirilmesi" başlıklı 28. maddesinin 2 fıkrasında; "Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde ve bilgi işlem altyapısı Kurum tarafından oluşturulmak kaydıyla; ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk edilen veya bu kuruluşlara doğrudan müracaat eden kişilere verilen hizmetler, kendi aile hekimine elektronik ortamda bildirilir." hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin 3. fıkrasında da; "Gebe ve bebek tespiti ile takipleri, aşı uygulaması, doğum ve bildirimi zorunlu hastalıklar gibi durumlar ilgili aile hekimine iletilmek üzere hizmeti sunan sağlık kurum ve kuruluşu tarafından müdürlüğe en geç beş iş günü içerisinde bildirilir. Bu bildirimi yapmayanlar hakkında yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre işlem tesis edilir" hükmü yer almıştır.
5258 sayılı Yasaya göre, aile hekimi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü hekimdir. Bu tanımdan hareketle aile hekimlerinin, kendisine kayıtlı kişileri tanıması, onların sağlık durumları hakkında kapsamlı bilgiye sahip olması ve bu sahip olduğu bilgiler çerçevesinde görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmeleri suretiyle vatandaşların sağlık hizmetini daha etkin ve verimli bir şekilde almalarının sağlanması gerekmektedir.
Sağlık hakkının temel haklar arasında yer alması ve bu hakkın korunması, iyileştirilmesi ve etkin hale getirilmesinde Devlete düşen yükümlülüklerin doğal sonucu olarak, bu alanda Devletin bir takım düzenlemeler yapma ve sınırlamalar getirme konusunda yetkilerinin bulunduğu da açıktır.
Sağlık hizmetinin idaresinde sorumluluğu, görevleri ve yetkileri bulunan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmetinin iyi bir şekilde yürütülmesini teminen vatandaşların sağlık verilerinin kayıt altına alınması suretiyle sağlık hizmeti sunumunda görevli aile hekiminin bilgisine sunulmasını sağlaması; aile hekiminin bu verilerden hareketle kendisine kayıtlı kişilerin hastalıklarını bilerek en uygun tedaviyi en kısa sürede gerçekleştirebilmesi açısından önemlidir.
Buna göre; sağlık kurum ve kuruluşları tarafından aile hekimine kayıtlı vatandaşlara verilen sağlık hizmetlerinin aile hekiminin bilgisine sunulmasına yönelik olan dava konusu düzenlemelerin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile dava konusu Yönetmeliğin dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek amacıyla yayımlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 6. maddesinde; "(1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir. (2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır. (3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir....." kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafından; dava konusu düzenlemelerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesinde yer bulan kişisel verilen kişinin açık rızası ile kayıt altına alınabileceği kuralına aykırılık teşkil edeceği ve hasta haklarına aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de yukarıda belirtilen 6698 sayılı Yasanın 6. maddesinde, sağlığa ilişkin verilerin kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebileceğinin kurala bağlandığı, yine aynı Yasa uyarınca kişisel verileri işlemekle yükümlü kişilerin hukuki sorumluluğunun bulunduğu; bir başka deyişle bu verilerin üçüncü kişilerce ele geçirilmesinin engellendiği, dolayısıyla bu verilen sadece sağlık hizmetinin verimli ve etkili bir şekilde sunumunun sağlanmasına yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.
27- Dava konusu Yönetmeliğin 28. maddesinin 4. fıkrasının iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin 28. maddesinin 4. fıkrasında; "Birinci basamakta resmî reçete yazılması ve kişilerin sağlık durumuyla ilgili rapor tanziminde aile hekimi yetkilidir. Ancak olağanüstü durumlar, acil durumlar ile toplum sağlığını tehdit eden ve koruyucu amaçlı ilaç kullanımını (kemoproflaksi) gerektiren bulaşıcı ve salgın hastalık hallerinde özel durum belirtilmek suretiyle toplum sağlığı merkezi hekimleri de resmî reçete düzenleyebilirler. Bu durumda ilgili aile hekimi en kısa sürede bilgilendirilir." kuralı yer almıştır.
Aile hekimliği sisteminin uygulanmasındaki en temel amaçlarından birisi de bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin tek elde toplanması suretiyle sağlık hizmetinin planlı ve en yüksek verim alınacak şekilde yürütülmesidir. Bu amaç doğrultusunda aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde birinci basamak hizmetlerini yürütmekle görevli aile hekiminin, resmi reçete yazmasında ve kişilerin sağlığı durumuna ilişkin olarak rapor tanziminde yetkili olmasının hizmetin gereği olduğu açıktır. Davalı Sağlık Bakanlığına ilgili mevzuat uyarınca verilen görevler çerçevesinde yürütülecek olan koruyucu sağlık hizmetleri ile diğer idari görevleri yürütmek Toplum Sağlığı Merkezlerinin görevleri arasında sayılmış ve özel durumlar olmadığı sürece hasta tedavisinin anılan merkezlerde yapılmadığı da davalı İdarece belirtilmiştir. Bununla birlikte anılan Merkezlerde görev yapan hekimler de olağanüstü durumlar, acil durumlar ile toplum sağlığını tehdit eden ve koruyucu amaçlı ilaç kullanımını (kemoproflaksi) gerektiren bulaşıcı ve salgın hastalık hallerinde özel durum belirtilmek suretiyle resmi reçete düzenleyebilecekler ve bu durumu da aile hekimine bildireceklerdir.
Davacı tarafından anılan madde ile aile hekimi dışındaki hekimlerin tanı ve tedavi yetkisinin ortadan kaldırıldığı, rapor düzenleme yetkisinin sınırlandırıldığı iddia edilmekte ise de böyle bir durum söz konusu olmayıp, anılan hükmün, hekimlerin görev dağılımına yönelik bir düzenleme olduğu sonucuna varılmıştır.
28- Dava konusu Yönetmeliğin 29. maddesinin iptali istemine ilişkin olarak;
Dava konusu Yönetmeliğin "Yetkilendirilmiş aile hekimleri" başlıklı 29. maddesinde; "1) Aile sağlığı merkezleri dışında birinci basamak sağlık hizmeti veren; üniversiteler, askeri birlikler, hastaneler, kurum ve işyerlerinde yetkilendirilmiş aile hekimliği hizmeti verilebilir. Bu kurumlarda Kurumun öngördüğü eğitimleri almaları şartı ile herhangi bir suretle istihdam edilen hekimlerin talebi ve kurumlarının teklifi üzerine, valiliğin uygun görüşü ve Kurumun onayı ile kendi görev ve sorumluluk alanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla, aile hekimliği yetkisi verilir. Kurumlar bu Yönetmelikteki fiziki şartları ve teknik donanımı sağlamakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş aile hekimleri Kurum tarafından belirlenen hizmete özel sözleşmeyle göreve başlatılırlar. Yetkilendirilmiş aile hekimi, aile hekiminin yaptığı iş ve işlemleri yapmakla yükümlüdür. Yetkilendirilmiş aile hekimine de kişi kaydı yapılır. (2) Yetkilendirilmiş aile hekimi, aile hekimliği görevi dışında kalan hususlarda kendi mevzuat hükümlerine tabidir. (3) Üniversitelerin aile hekimliği anabilim dallarına ve aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren eğitim ve araştırma hastaneleri aile hekimliği klinik şefliklerine kendilerinin talebi ve kurumlarının teklifi üzerine yetkilendirilmiş aile hekimliği yetkisi verilir. Bu birimlerde görev yapan öğretim elemanları kendi görev ve sorumluluk alanları dışında da kişi kaydı yapabilirler.(4) Yetkilendirilmiş aile hekiminden hizmet alanların aile hekimi seçme hakkı saklıdır. (5) Aile hekimliği yetkisi verilmemiş olanlar, kurum ve işyerlerinde oluşacak acil durumlarda hastaya gerekli ilk müdahaleyi yapar ve gerekirse hastane acil servisine sevk ederek en kısa süre içerisinde aile hekimini bilgilendirir. Sevk, reçete ve rapor gerektiren acil hallerde kişiyi bilgilendirir ve bilgilendirme notu ile birlikte aile hekimine gönderir. Bu kişilerin aile hekimlerince takip edilmesi zorunludur." kuralı yer almıştır.
Davacı tarafından, 5258 sayılı Yasada aile hekimliği yetkisi verilebilecek kamu görevlileri veya aile hekimi yetkisinin devredilmesi ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle anılan maddenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Sağlık Bakanlığı dışında birinci basamak sağlık hizmeti veren birçok hekimin bulunduğu, bu hekimlerin aile hekimliği uygulamasına girmek istemeleri durumunda hukuki prosedürler nedeniyle kurumlarından ayrılmaları yönünden icazet alamadıkları, Ülkemizde hekim açığı bulunduğu, dava konusu edilen maddeyle düzenlenen yetkilendirilmiş aile hekimi sistemi ile hekim açığının giderilmesine katkı sunulacağı gibi maddede sayılan yerlerde çalışanların ve öğrenim görenlerin muayene olmak ve reçete yazdırmak gibi sebeplerle bulundukları yerlerden ayrılmalarına ve bu kapsamda da işgücü ve zaman kaybının yaşanmasına engel olunmasının sağlanacağı açıktır. Davalı İdare tarafından da bu amaca yönelik olarak dava konusu maddenin yürürlüğe konulduğu belirtilmektedir,
Anılan maddede yetkilendirilmiş aile hekimlerinin, davalı İdarenin öngördüğü eğitimleri almak gibi bir yükümlülüklerinin bulunduğu gibi, anılan kişileri çalıştıran kurumlara dava konusu Yönetmelikteki fiziki şartları ve teknik donanımı sağlamak gibi bir sorumluluk da yüklenmiştir.Yine yetkilendirilmiş aile hekimlerinin aile hekimliği görevi dışında kendi mevzuatlarına tabi olduklarının belirtilmesi suretiyle hem anılan kişilerin hem de bu gibi hekimleri istihdam eden kurumların mağdur olması engellenmiştir. Ayrıca söz konusu maddede, yetkilendirilmiş aile hekiminden hizmet alanların 5258 sayılı Yasa uyarınca verilen aile hekimini seçme özgürlüklerine yönelik herhangi bir kısıtlama getirilmemiş, bu yöndeki hakları saklı tutulmuştur.
Öte yandan; Üniversitelerin aile hekimliği anabilim dallarına ve aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren eğitim ve araştırma hastaneleri, aile hekimliği klinik şefliklerine, burada görev yapan öğretim elemanlarına yetkilendirilmiş aile hekimi yetkisi verileceği düzenlemesiyle, birinci basamak hizmeti konusunda belli eğitimlerden geçerek uzmanlaşan ve/veya bu konuda eğitim verme yetkisine sahip ehil kişilerin söz konusu sisteme dahil edilmesi suretiyle aile hekimliğinden yararlanacak vatandaşların en iyi hizmeti almaları söz konusu olacaktır.
Aynı zamanda söz konusu maddede, aile hekimliği yetkisi verilmemiş hekimlerin acil durumlarda hastalara ilk müdahaleyi yapması ve gerekirse hastanenin acil servisine sevk etmesi, ancak konunun en kısa sürede aile hekimini bilgisine sunulması gerektiği düzenmiş, yine sevk reçete ve rapor gerektiren acil hallerde anılan hekimlerin muayenesi sonucu kişiyi bilgilendirmesi ve kişinin hastalığı ile ilgili bilgilendirme notu ile birlikte aile hekimine göndermesi gerektiği belirtilmiş, aile hekimlerince de bu kişilerin takibi zorunlu kılınmıştır. Böylece yetkilendirilmemiş aile hekimlerinin görev ve sorumluluğunun sınırları belirlenmiş ve bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinde asıl görevli olan aile hekiminin anılan hasta ile ilgili bilgilere erişiminin sağlanarak sağlık hizmetini en iyi şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmıştır.
Buna göre, iptali istenilen maddenin kamu yararı ve hizmet gerekleri ile dava konusu yönetmeliğin dayanağı 5258 sayılı Yasaya uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
29- Dava konusu Yönetmeliğin 30. maddesinin 2. fıkrası ile 31. maddesinin 6. fıkrasındaki"..... "müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki" ibaresinin iptali istemine yönelik olarak;
5258 sayılı "Aile Hekimliği Kanunu'nun 5. maddesinde; "....Aile hekimlerinin kullandığı basılı veya elektronik ortamda tutulan kayıtlar, kişilerin sağlık dosyaları ile raporlar, sevk belgesi ve reçete gibi belgeler resmî kayıt ve evrak niteliğindedir. Bu kayıt ve belgeler, hekimin ayrılması veya kişinin hekim değiştirmesi halinde eksiksiz olarak devredilir. İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgeler, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenlenir." hükmü yer almıştır.
Davacı tarafından anılan düzenlemelerin, Anayasanın ifade edilen özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğinden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 30. maddesinin 2. fıkrasında; "Kayıtlı kişi sayısı, yapılan hizmetlerin listesi, muayene edilen ve sevk edilen hasta sayısı, kodları ile birlikte konulan teşhisler, reçete içeriği, aşılama, gebe ve lohusa izlemi, bebek ve çocuk izlemi, üreme sağlığı ve bulaşıcı hastalıklar ile ilgili veriler ve Kurum tarafından belirlenen benzeri veriler evrak kayıt kriterlerine göre belirli aralıklarla düzenli olarak basılı veya elektronik ortamda Kuruma bildirilir." hükmüne; aynı Yönetmeliğin "Kayıtların tutulma şekli ve muhafazası" başlıklı 31. maddesinin 6. fıkrasında ise; " Herhangi bir vatandaşa ait kişisel veriler ile kişisel sağlık verileri, müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki herhangi bir kayıt ortamında (bilgisayar, hard disk, cd, dvd, yazılı doküman gibi) yüklenici firma tarafından kaydedilemez. Bu durumun tespiti halinde bu yazılımın kullanımı iptal edilir." hükmüne yer verilmiştir.
Sağlık hizmetinin yürütülmesi konusunda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan davalı Sağlık Bakanlığının, aile hekimince elektronik ve yazılı ortamda verilen bilgilerden de hareketle bir istatistik hazırladığı ve bu istatistiklerden yola çıkarak, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan, kronik hastalıklar ve kanser ile çocuk yaşlı engelli gibi risk gruplarıyla ilgili olarak izleme, sürveyans, inceleme, araştırma, bağışıklama ve kontrol çalışmaları yapma, yaşam kalitesini yükseltecek alışkanlıkları kazandırarak toplumdaki tüm bireylerin sağlığını geliştirme, hatalı beslenme alışkanlıkları, obezite, sigara ve benzeri zararlı maddelerin yol açtığı sağlık riskleri ve tehditleri ile mücadele etmek gibi görevleri yerine getirdiği açıktır.
Kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek amacıyla yayımlanan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 6. maddesinde; sağlığa ilişkin verilerin kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebileceğinin belirtildiği de göz önüne alındığında, aile hekimince iptali istenilen maddelerde belirtilen bilgi ve belgelerin davalı Sağlık Bakanlığının bilgisine sunulmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ancak, gerek aile hekiminin gerekse Sağlık Bakanlığının, anılan kayıtlarda bulunan bilgi ve belgelerin üçüncü kişilerin eline geçmesinin engellenmesi yönünde görev ve sorumlulukları vardır. Bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin ise hukuki ve cezai sorumlulukları bulunmaktadır.
Yönetmeliğin 30/6. maddesi de, herhangi bir vatandaşa ait kişisel veriler ile kişisel sağlık verilerinin Sağlık Bakanlığı dışındaki kişi, kurum ve kuruluşların eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlenmiştir.
Bu durumda; sağlık hizmetinin verimli ve etkili bir şekilde sunumu amacıyla kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun yapıldığı sonucuna varılan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
30- Dava konusu Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemine yönelik olarak;
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun "Denetim, sorumluluk ve mal bildirimi" başlıklı 6. maddesinde; "Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları, mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygunluk ile diğer konularda Bakanlık, ilgili mülkî idare ve sağlık idaresinin denetimine tâbidir. Aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, görevleriyle ilgili ya da görevleri başında işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlarda Devlet memurları gibi kabul edilir. Aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gereğince mal bildiriminde bulunmakla yükümlüdür." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasında; "Denetim sırasında talep edilmesi halinde, aile hekimi hasta haklarına riayet etmek suretiyle kendisine kayıtlı kişilerin dosyalarını göstermek zorundadır." kuralına yer verilmiştir.
Aile hekiminin denetim görevinin gereği gibi yerine getirilmesi amacıyla kendisine kayıtlı kişilere yönelik olarak elindeki bütün bilgi ve belgeleri denetim elemanına hasta haklarına riayet etmek suretiyle vermekle yükümlü olup, bu hususa yönelik getirilen düzenleme 5258 sayılı Yasaya ve hukuka uygundur.
Öte yandan, davacı tarafından, hastalara ilişkin bilgi ve belgelere yönelik olarak denetim elemanlarının hukuki ve cezai sorumluluklarının bulunması gerektiği, aile hekimlerinin bu konuda herhangi bir yükümlülüklerinin bulunmadığı ileri sürülmekte ise de, dava konusu Yönetmelikte denetim elemanlarının hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmamakla birlikte ilgili mevzuatlarında sorumluluklarının bulunduğu, bu durumun ise, hasta haklarına riayet etmekle yükümlü aile hekiminin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı da açıktır.
31- Dava konusu Yönetmeliğin 31. maddesinin 7. fıkrasının iptali istemine yönelik olarak; Dava konusu Yönetmeliğin 31. maddesinin 7. fıkrasında; "Aile hekimliği bilgi sistemi ekranlarında hiçbir surette kişi, ürün ya da hizmet reklamına yer verilemez, hiçbir ürün ya da hizmetin satışı ve satışını teşvik edici yönlendirmeler yapılamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Kamu hizmeti olan aile hekimi hizmetinin, kamu görevlisi niteliğinde olan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarınca yerine getirildiği, aile hekimliği bilgi sistemi ekranlarında kişi ürün ya da hizmet reklamına yer verilmesi, herhangi bir ürün ya da hizmetin satışı veya satışını teşvik edilmesi yasak bir eylem olan ticaret yapılması anlamını taşıyacağı veya vatandaşlara böyle bir eylemin yapıldığı yönünde imaj oluşturacağı göz önüne alındığında, anılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde bulunan "...veya biriminde," ibaresinin, 8. maddesinin 6. fıkrasının, 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan "...(a) bendindeki bir defalık tercih hakkını kullanmayan aile hekimleri," ibaresi ile EK 1 listesinde yer alan "1. Hasta müracaatları elektronik sıra takip sistemi ile yönlendirilmektedir.", "2. Muayene odası asgari 14 m2'dir.", "3. Bekleme alanlarında büyüklüğüne uygun LCD, plazma, LED TV ve benzeri cihazlar bulundurup sağlığı geliştirici eğitim amaçlı yayınlar yapılmaktadır.", "4. Tek hekimli aile sağlığı merkezlerinde bekleme alanı asgari 20 m2'dir (birden fazla aile hekimi görev yapıyorsa her bir aile hekimi için 5 m2 ilave edilir)", "5. Aile sağlığı merkezinde en az 10 m2'lik müstakil bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "aşılama ve bebek/çocuk izlemleri odası" planlanır).", "6. Gebe izlemleri ve aile planlaması hizmetlerinin yürütülmesi için en az 10 m2'lik müstakil bir oda oluşturulmuştur (birden fazla aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde her üç hekim için bir "gebe izlem ve aile planlaması odası" planlanır).", "8. Kullanıma hazır bir şekilde müstakil asgari 5 m2'lik bir emzirme odası veya bölümü planlanmıştır (bu alan diğer aile hekimleri ile birlikte ortak kullanılabilir). Emzirme alanında masa, oturma grubu ve bebek bakım ünitesi ile bebeği koruyucu güvenlik önlemleri (korkuluk, yükseltilmiş kenarlar ve benzerleri) bulunmaktadır.", "9. Aile sağlığı merkezinde her üç hekim için bir adet müstakil müdahale odası planlanmıştır", "10. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi haftalık asgari 10 saat temizlik personeli çalıştırmaktadır.", "11. Belgelendirmek kaydıyla ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır (aile hekimi başına haftalık 10 saat).", "12. Belgelendirmek kaydıyla her aile hekimi için 11 nci satıra ilave olarak haftalık 10 saat ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru (toplum sağlığı) veya tıbbi sekreterden birisi çalıştırılmaktadır." ve "16. Engelliler için düzenlenmiş tuvalet işlevsel olarak bulunmaktadır." ibarelerinin, 15. maddenin 6. fıkrasının (a) bendinin, 15. maddesinin (7). fıkrasında yer alan "...(b) ve" ibaresinin ve Geçici 2. maddesinin iptali istemi yönünden OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA; Yönetmeliğin 10. maddesinin 6. fıkrasında yer alan "Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez. Bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabilir." hükmünün OYÇOKLUĞUYLA İPTALİNE; Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde bulunan "....... veya yerinde......" ibaresinin, 6. maddesinin (1). fıkrasında bulunan "cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlan gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti' 'veya yerinde sağlık hizmet bölgesi" ve "veya yerinde" ibarelerinin, 6. maddesinin 2. fıkrasının, 7. maddesinin 1. fıkrasında bulunan "Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir." ibaresi ile 10. maddesinin 5. fıkrasındaki bir yerde aktif nöbet veya icap nöbeti tutabilmek için gerekli hekim sayısının belirlendiği ibareler ile 28. maddesinin 2. ve 3. fıkrası 30. maddesinin 2. fıkrası ile 31. maddesinin 6. fıkrasındaki"..... "müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki" ibaresine ilişkin istem yönünden OYÇOKLUĞUYLA DAVANIN REDDİNE; iptali istenilen diğer maddeler yönünden ise OYBİRLİĞİYLE DAVANIN REDDİNE; aşağıda dökümü yapılan 376,05 TL yargılama giderinin davadaki haklılık oranına göre, 188,00 TL'lik kısmı ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 3300 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan 188,05 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 3300 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin davacıya iadesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 26.03.2018 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 3. maddesinin 5. fıkrasında; "Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına ihtiyaç hâlinde, 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında nöbet görevi verilir. Bunlara entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödenir." kuralına yer verilmiştir.
Sağlık hizmetinin kesintisiz bir şekilde yürütülebilmesi için aile hekimi ve aile sağlığı elemanına nöbet tutma yükümlülüğü getirilmiştir. Ülkemizde hekim ve yetişmiş aile sağlığı elemanının sınırlı sayıda olması dolayısıyla vatandaşlara kesintisiz sağlık hizmeti vermek için fedakarlıkta bulunan kişilerin, tuttukları nöbet karşılığında, gerekli şartların oluşması durumunda izin ya da belirli bir ücret verilmesi gerekmektedir ki aksi bir düşünce Anayasada ifadesini bulan angarya yasağının ihlal niteliğindedir.
Dava konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra 5258 sayılı Yasanın 3. maddesinin 5. fıkrasında yukarıda belirtilen düzenleme yapılmış ve bu düzenleme uyarınca aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretlerden yararlananlar hariç olmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 33. maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Öte yandan, 5258 sayılı Yasada nöbet ücretine yönelik olarak birtakım değişikliklerin yapılmasına karşın dava konusu edilen hükümlerin halen yürürlükte bulunması nedeniyle anılan hükümlerin, 5258 sayılı Yasada meydana gelen değişikliklerle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu düzenlemede entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmeyeceği veya nöbet izni verilmeyeceği, bu çalışmaların karşılığı olarak farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına farklı katsayı ile kayıtlı kişi sayısı ödeme yapılabileceği belirtilmek suretiyle entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde nöbet tutanlarla diğer yerlerde nöbet tutup ücret ödenenler arasındaki fark giderildiğinden, anılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış olup, anılan hükme yönelik iptal isteminin reddi gerektiğinden, dava konusu düzenlemenin iptali yolunda verilen çoğunluk kararına katılmıyoruz .
KARŞI OY :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Özel Hayatın Gizliliği" başlıklı 20. maddesinde "....Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir....." kuralına yer verilmiştir.
Buna göre, dava konusu Yönetmeliğin 30. maddesi, 2. fıkrası ile 31. maddesi, 6. fıkrasındaki"....."müdürlük ya da Bakanlık ve Kurum haricindeki" ibaresi ile 28. maddesi, 2. fıkrası ile 28. maddesi, 3. fıkrasının, yukarıda belirtilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine aykırı olması nedeniyle anılan hükümlerin iptali gerekmektedir.
Öte yandan, dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesi, 5. fıkrasında, bir yerde aktif nöbet veya icap nöbeti tutabilmek için gerekli hekim sayısının belirlendiği ibarelerin 11.03.2015 tarih ve 29292 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilmesi nedeniyle anılan maddenin bu kısımları hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; yukarıda belirtilen 30. maddenin, 2. fıkrası; 28. maddenin, 3. fıkrası ve 31. maddenin, 6. fıkrasındaki söz konusu ibare yönünden yukarıda belirtilen neden ve gerekçelerle iptal hükmü kurulması ve 10. maddenin, 5. fıkrası yönünden de karar verilmesine yer olmadığı hükmü kurulması gerekirken; davanın reddi yolunda verilen karara çoğunluk kararına katılmıyorum. 26/03/2018
KARŞI OY :
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 2. maddesinde; "Aile hekimi; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabiptir." kuralı yer almıştır.
Buna göre, 5258 sayılı Yasada aile hekimlerinin yerinde sağlık hizmeti verebileceği yönünde herhangi bir hüküm bulunmadığından, bu hususun Yönetmelikle düzenlenmesi hukuka aykırı olup, dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (r) bendinin, 4. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde bulunan "....... veya yerinde......" ibaresinin, 6. maddesinin (1). fıkrasında bulunan "cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlan gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti "veya yerinde sağlık hizmet bölgesi" ve "veya yerinde" ibarelerinin, 6. maddesinin 2. fıkrasının iptali gerekmektedir.
Öte yandan; aile hekiminin hizmet sunucusu olması nedeniyle soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirlerin alma sorumluluğunun aile hekimine yüklenmesinde, görev tanımlaması yönünden hukuka aykırılık bulunması nedeniyle dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinde yer alan "Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir." ibaresinin iptali gerekmekte olup; bu nedenle, yukarıda yer alan maddeler yönünden davanın reddi yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.