Taraflar arasındaki davanın İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi Mahkemesince görülerek bozmaya uyularak verilen 01/06/2017 tarih ve 2017/433 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 23.06.2003 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını, 23.08.2010 tarihinde tahsil edilen primlerin davalıya intikal ettirilmediği, kanun, yönetmelik ve sözleşmeye uyulmadığı gerekçesiyle sözleşme feshedilip, teminat mektubunun nakde çevrildiğini, oysa davalıya borçları olmadığı gibi 9.770,21 TL alacaklı olduklarını, 20.000 TL teminat mektubunun nakde çevrilmesinin ve sözleşmenin feshinin haksız olduğunu ileri sürerek, 29.770,21 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Dairemizin bozma ilamına uyan mahkemece, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre, Üretim Raporları (Acenta Partajı) da incelenmek suretiyle teminat mektubunun davalı borcuna karşılık nakde çevrildiği, bu nakde çevrilme sonrasında da davacının davalıdan sadece 1,46 TL.’lik alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve davacının 1,46 TL’ lik kısma ilişkin talebinin 15/09/2010 tarihinden itibaren avans faizi yürütülerek davalıdan alınıp davacıya verilmesine ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece bozma sonrası alınan kök ve ek bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Dairemizin 22/01/2015 tarihli bozma ilamında, davacının sunduğu delil ve belgeler ile birlikte rejistro kayıtlarında da inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında rejistro kayıtlarının değerlendirilmediği ve yalnızca üretim raporları üzerinde yapılan incelemeyle yetinildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece, davacının sunduğu delil ve belgeler ile birlikte sigorta kayıtları karşılıklı olarak incelenerek, rejistro kayıtları da getirtilip davacının hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporlarına yönelik ciddi itirazları üzerinde de durularak, neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma ilamının gereği yerine getirilmeyerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 16/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.