Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 5. Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 20.02.2013 gün ve 2012/894 E., 2013/141 K. sayılı karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.10.2013 gün ve 2013/9341 E., 2013/22697 K. sayılı ilamı ile;
“…Yargılama gideri haksız çıkan taraftan alınır (HUMK. md. 416, HMK. md. 326). Davacı koca vekil ile temsil edilmiş ve boşanma davası kabul edilmiştir. Kocanın kabul edilen boşanma davasında vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalı kadından alınarak davacı kocaya verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 164. maddesinde yer alan eylemli ayrılık sebebine dayalı boşanma davasıdır.
Davacı, daha önceden açtığı boşanma davasının reddedildiğini, ret kararının kesinleştiğini ve tarafların 3 yıldan fazla bir suredir bir araya gelmediklerini belirterek boşanmak istediğini beyan etmiştir.
Davalı davada aleyhine hiçbir dava masrafı ve vekalet ücreti yüklenmemesi ve önceki davada hükmedilen vekalet ücretinin tarafına ödenmesi şartıyla davayı kabul edeceğini bildirmiştir.
Mahkemece, İzmir 2. Aile Mahkemesi'nin 2007/902 E., 2008/284 K. sayılı kararı ile davacı ... tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 05.11.2009 tarihinde kesinleştiği ve karar kesinleştikten sonra tarafların 3 yılı aşkın süredir bir araya gelmedikleri gerekçesiyle TMK’nın 166/4 maddesi gereğince boşanmalarına, boşanmada davalının bir kusurunun bulunmadığı ve davayı kabul etmesi nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair verilen karar, davacı vekilinin “yargılama giderleri ve vekalet ücreti” yönünden temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir
Direnme hükmü davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Konuya ilişkin olarak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK’nın) “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde “(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu kuralın istisnası, 6100 sayılı HMK’nın “Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 327. maddesinde; “(1) Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.
(2) Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenlemeler uyarınca, yargılama giderleri kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m. 417, HMK m. 326).
Bu yargılama giderleri hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekalet ücretidir. Mahkemenin, davayı kaybeden tarafı yargılama giderlerine mahkum etmesi için mutlaka karşı tarafça bir talepte bulunulmuş olması gerekmez; bu konudaki karar mahkemece kendiliğinden verilir (Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M.; Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s:700 vd.).
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, vekalet ücreti de bir yargılama gideridir. (HUMK m. 423/6, HMK m. 323/ğ). Bu nedenle 29.05.1957 gün ve 4/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında yazılı olduğu şekilde, yargılama giderlerinden olan avukatlık parası, diğer yargılama giderlerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden hükme bağlanır. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir (YHGK’nın 25.02.2004 gün ve 2004/18-92 E. 2004/107 K. sayılı kararı).
Bundan başka davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtasıyla takip etmiş ise haksız çıkan (davayı kaybeden taraf) yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir.
Öte yandan, yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır.
Davada haklı çıkmış (lehine hüküm verilmiş olan) taraf için, aşağıdaki hallerden biri söz konusu ise, (davayı kazanmış olmasına rağmen) karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir (HMK m. 327):
a-Gereksiz yere davanın uzamasına sebep olmak,
b-Gereksiz yere gider yapılmasına sebebiyet vermiş olmak (Kuru, B;, Arslan, R.;, Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 22. Bası, Ankara 2011, s:733, 734).
Görüldüğü üzere, bazı kötüniyetli ve yanıltıcı davranışların gerçekleşmesi durumunda davayı kazanan tarafın yargılama giderlerinin tümü veya bir bölümünden sorumlu tutulması da mümkündür. Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, lehine karar verilmiş olsa dahi, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkum edilir (Pekcanıtez Atalay Özekes, s:702).
Bu hüküm, davanın sürümcemede bırakılmasına karşı verilecek mücadele bakımından önemli bir vasıta teşkil edecektir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, 6. Bası, İstanbul 1997, s:773).
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacı tarafından 2007 yılında İzmir 2. Aile Mahkemesi’ nin 2007/902 Esas sayılı dosyasında boşanma davası açıldığı, bu davanın reddedilerek kararın 05.11.2009 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme tarihinden itibaren 3 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen tarafların ortak hayatın yeniden kurulması amacıyla biraraya gelmedikleri, davacı tarafın TMK’nın 166/4. maddesine dayalı olarak eldeki bu davayı açtığı ve mahkemece gerekli şartların oluştuğu kabul edilerek boşanma kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında davacı tarafın açtığı davanın kabul edildiği, bu anlamda haklılığının ortaya konduğu, davacı veya vekilinin gereksiz yere davayı uzattığı veya gider yapılmasına sebebiyet vermesi hususunun söz konusu olmadığı açıktır.
O halde, yargılama giderlerine ilişkin olarak Hukuk Genel Kurulu’ nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, bu yöne ilişkin olarak önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle yerel mahkemenin yargılama giderlerine ilişkin direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.