Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/02/2018 tarih ve 2015/77 E. - 2018/81 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 07/02/2019 tarih ve 2018/975 E. - 2019/125 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı şirketin 2004 yılında 28 hissesinin davacıların murisi ...'e 28 hissesinin Mustafa Baykuş'a 24 hissesininde...'na ait olduğunu, 01.07.2004 tarihinde müvekkillerinin murisi ...'in vefat ettiğini, davacı ...'in reşit olması ve kayyımın görevine son vermesi akabinde, tüm taleplerine rağmen babasının vefatından sonraki işlemelere ilişkin bilgi alamadığını, kendi imkanları ile edindiği bilgiler ile şirket müdürünün şirketi zarara uğrattığını tespit ettiğini, 14.02.2014 tarihli genel kurul toplantısında ibraya ilişkin bir gündem maddesinin bulunmamasına rağmen ibra kararı alındığını, babalarının hastanede olduğu sırada ve ölmeden bir gün önce yoğunbakımda iken alınmış gibi gösterilen 30.06.2004 tarihli ve...'nun kendisini müdür atadığı kararın sahte olduğunu, zira karardaki imzanın babalarının eli ürünü olmadığını, ayrıca bu toplantıya diğer şirket ortağının da davet edilmediğini ileri sürerek, davalı şirketin 08.07.2004 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen 30.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararının sahtecilik ve butlan nedeniyle iptaline, ayrıca 14.02.2004 tarihli toplantı gündeminde olmamasına rağmen alınan ibra kararının öncelikle sahte olup olmadığının tespiti ile sahtecilik nedeniyle değil ise butlan nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 25.03.2015 tarihli dilekçesi ile ise 30.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararının yoklukla sakat olduğunun tespiti talepleri yanında, davacıların hem annesi ve hem de velisi sıfatı bulunan ... çağrılmadan ve katılımı sağlanmadan karar alınmış olmasına rağmen oybirliği ile alındığı belirtilen 12.2004, 19.09.2005, 04.04.2008, 25.02.2010, 02.06.2010, 17.02.2012, 10.06.2013 ve 14.02.2014 tarihli kararların yokluk ve butlan sebebiyle hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, yasal üç aylık hak düşürücü süre ve her türlü zamanaşımı sürelerinin geçmiş olduğunu, o tarihte ortaklık sıfatlarının olmadığını, 25.03.2015 günlü dilekçedeki taleplerin iddianın genişletilmesi yasağına aykırı olduğundan kabul etmediklerini, 30.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararında müteveffa ... tarafından atılan imzanın kendi eli ürünü olup sahte olmadığını, toplantıya usulüne uygun çağrı yapılmadığı iddiasının mesnetsiz olduğunu, 14.02.2014 tarihli toplantı gündem ilanında 2013 yılı bütçesinin görüşüleceğinin ilan edildiğini, ibra hususunda karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, usulüne uygun davete karşı toplantıya iştirak etmeyen davacılar bakımından yasal hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu, davacıların 11 yıl önce alınmış bir genel kurul kararının iptalini talep ederken 2004 yılından bu yana toplantılara iştirak ettiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; üç ortaklı limited şirketin iki ortağı ile yapılan 30.06.2004 tarihli genel kurulun, genel kurul tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı Kanunun 538/5.maddesine ve şirket ana sözleşmesinin 10.maddesine aykırılık teşkil ettiği, aslı temin edilemeyen 30.06.2004 tarihli genel kurul toplantı tutanağının fotokopisi üzerinde yapılan grafolojik inceleme neticesinde toplantı tutanağı üzerindeki ...'e atfen atılan imzanın mukayese imzalarına kıyasen adı geçenin eli ürünü olmadığı, 29.12.2003 tarihinde hastanedeki tedavisi başlayan davacıların mürisi ...'in 01.07.2004 tarihinde vefat ettiği ve vefatından bir gün önce 30.06.2004 tarihinde genel kurul toplantısına katılarak oy kullanmış olmasının mümkün olmadığı, bu durumda 80 hisseden 24'üne sahip olan...'nun imzası ile alınmış olan talebe konu 30.06.2004 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğu, 14.02.2014 tarihli genel kurul toplantısında şirket müdürünün ibrasına yönelik kararının 6102 sayılı TTK'nın 620.maddesinde ön görülen toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınmış olduğu ve genel kurul tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 622.madde atfı ile TTK'nın 424.maddesi kapsamında bilançonun tasdiki ibra sonucunu da doğurduğundan, ibranın gündemde olmaması halinin genel kurul kararının iptal ya da butlanı sonucunu doğurmayacağı, bu durumda 14.02.2014 tarihli ortaklar kurulu kararının yokluk ve butlan sebeplerinin oluşmadığı, davacıların anneleri ...'in çağrılmadan ve katılımı sağlanmadan alındığı iddia edilen diğer kararların iptaline yönelik olarak ise; genel kurulların yapıldığı dönemde davacılar ... ve ...'e ...'den miras yolu ile intikal eden davalı şirketteki hisselerinin temsili yönünde kayyım tayin edilmiş olduğu, bu kapsamda anılan tarihlerde yapılan genel kurullara davacılara velayeten ...'in çağrılmasının söz konusu olamayacağı, ...'in kendi adına davacı sıfatı ile açmış olduğu bir dava bulunmadığından miras yolu ile eşinden intikal eden davalı şirketteki hissedarlığına ilişkin sözü edilen genel kurullara usulüne uygun çağrı yapılıp yapılmadığı hususunun bu dava kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 30.06.2004 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ve davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; 30.06.2004 tarihli çağrısız ortaklar kurulu toplantısına ilişkin 6762 sayılı TTK'nın 538/5.maddesi koşullarının oluşmadığı, ayrıca TTK 536/3.maddesi kapsamında esas sermayenin yarısından fazlasını temsil eden ortakların olumlu oyu ile karar alınmadığı, bu nedenle davalı şirketin 30.06.2004 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı, yine iptali talep edilen 14.02.2014 tarihli dava konusu genel kurul kapsamında 2013 yılı kâr ve zararının görüşülmesine ilişkin ilanın tüm ortaklara tebliğ edildiği ve tüm ortakların genel kuruldan haberdar olduğu, genel kurulda kâr ve zararın görüşülmesi ibra sonucunu doğurduğundan ibranın gündemde olmaması halinin, tek başına genel kurul kararının iptali ya da butlanı sonucunu doğurmayacağı, ayrıca yasada belirtilen nisaba da uygun olarak karar alınmış olduğu, neticeten 14.02.2014 tarihli genel kurul her ne kadar Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmemiş ise de, ibra kararında herhangi bir yokluk ve butlan sebebinin bulunmadığı gibi iptal koşullarının da oluşmadığı, iptali talep edilen diğer kararların alındığı tarihlerde Veysel Çakır'ın davacıların hak ve menffatlerini korumak üzere kayyım olarak görev yaptığı ve 06.03.2014 tarihine kadar görevinin devam ettiği, davacılara velayeten ...'in kendisine ait hisseleri 2012 yılında kızı davacı ...'e devrettiği ve şirket ortaklığı kalmadığından genel kurula çağrılmasının söz konusu olamayacağı gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıdaki bent dışında kalan hususlar bakımından bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davacılar vekilinin tüm ve davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, davalı şirketin 30.06.2004 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararları ile 14.02.2014 tarihli ibraya ilişkin genel kurul kararının butlanla sakat olduğunun tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yapılan özette belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulü ile 30.06.2004 tarihli gerel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ve davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı taraf vekillerince yapılan istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Ancak, işbu davada yokluğu ileri sürülen 30.6.2004 tarihli genel kurul toplantısından yaklaşık 11 yıl sonra 02.03.2015 tarihinde ikame edildiği gibi alınan kararın davacıların murisinin müdürlük görevinden alınması ve yerine yeni müdür seçilmesine ilişkin olduğu gözetildiğinde, anılan tarihli ortaklar kurulu kararının davacıların henüz veraseten intikal suretiyle davalı şirketin ortağı olmalarından öncesine tekabül ettiği, davacıların daha sonra yapılan tüm genel kurul toplantılarına anılan genel kurul toplantısında seçilen müdürün çağrısı ile icabet ettikleri nazara alındığında, söz konusu ortaklar kurulu kararının yokluğunun ileri sürülmesinin TMK 2’inci maddesinde bahsi geçen hakların dürüstçe kullanımı niteliğinde sayılamayacağı düşünülmeksizin, ilk derece mahkemesince ortaklar kurulu kararının yokluğuna karar verilmiş olması ve buna vaki istinaf başvurusunun esastan reddi doğru olmayıp, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm ve davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesinin kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 08/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.